20080224

Nick Cave And The Bad Seeds - Dig, Lazarus, Dig!!!






















Şimdi, "Bu fıstık tüccarı tipli arkadaş kim?" diye sorabilirsiniz. Evet kendisi Nick Cave, müziği yalayıp yuttuktan sonra bir konserde İbrahim Tatlıses'le tanışan Nick, ortalıkta bu imajla geziyor şu aralar. Albümün görseli de henüz yok; keza ortalıkta albüm de yok, dolayısıyla bu muhteşem görüntüyü koyuyorum onun yerine. Dig, Lazarus, Dig!!! çıkış tarihi mart ortaları olarak belirlenmiş bir albüm, lakin bir şekilde ulaştık kendisine, burdan da ulaşımın devamını sağlıyoruz.

Şunu söyleyebilirim, modern çağ ozanları arasında, en değer verdiğim isim Nick Cave. Warren Ellis ve Blixa Bargeld'in varlıkları da Nick Cave'in müzikal potansiyelini atmosferin dışına taşımaya yeten ögelerdi yıllar boyunca. Bu bağlamda Neubauten ve Dirty Three'yi de tartışmak manasız olacaktır. Bad Seeds'in kimliğine büyük katkısı olmuş Blixa'nın gruptaki ağırlığı tartışılmaz olsa da, ayrılışının ardından çıkan ilk albüm, Abottoir Blues/The Lyre Of Orpheus, en beğendiğim Nick Cave albümüydü, yakın zamanlarda çıkan The Assassination Of Jesse James soundtrack'indeki müzikalite de ortada. Dolayısıyla bu albüm için beklentilerimi yüksek tuttuğumu söyleyebilirim.

Şu aralar video'su malum kanallarda dönen, albümden çıkan ilk single Dig, Lazarus, Dig!!! 'i çok beğenmemiştim. Sebebi aslında, tamamen kişisel; Nick Cave'in iki yönlü bir müzikal anlayışı olduğunu söylemek mümkün ve ben bu iki yönlülük içinde taraf tutmaktan kendimi alamıyorum. Bu ikilikliği şöyle gruplamak mümkün; Babe, I'm On Fire ya da Supernaturally gibi "güneşli bir günde evden çıkmadan dinlenecek şarkılar" ve Into My Arms gibi, Henry Lee gibi "yağmurlu bir günde sevgiliyle uzanırken dinlenecek şarkılar". Şahsi zevkim ve muhakkak yaşanmışlıkların da etkisiyle ikinci seçeneği daha dolu ve kıymetli buluyorum. Dig, Lazarus, Dig!!! ise ilk dinleyişte Babe, I'm On Fire'ı andırıyor. Bu ateşli şarkıların albümdeki ağırlığı büyük, ve fakat, Hold On To Yourself ve Jesus Of The Moon gibi klasikleşeceği kesin ballad'lar bir nebze de olsa güce denge getiriyor.

Sonuç olarak, yakın zamanda bu albümün de Nick Cave klasikleri arasına gireceğine inanıyorum, her ne kadar bir Murder Ballads, bir Nocturama olamayacak olsa da, içinden bir Henry Lee, bir Straight To You çıkmamış olsa da. Ama sanırım bunun için ilk önce o bıyıkların gitmesi, Nick Cave'in PJ ile barışarak o korkunç birliktelikten oluşan supernovanın artıklarını bize yansıtması gerekiyor.

Sanatçı: Nick Cave And The Bad Seeds
Albüm: Dig, Lazarus, Dig!!!

Şarkı Listesi:

1- Dig, Lazarus, Dig!!!
2- Today's Lesson
3- Moonland
4- Night Of The Locus Eaters
5- Albert Goes West
6- We Call Upon The Author
7- Hold On To Yourself
8- Lie Down Here (And Be My Girl)
9- Jesus Of The Moon
10- Midnight Man
11- More News From Nowhere

DOWNLOAD.

1 mırıltı.:

Anonymous said...

nick cave hakkındaki en öznel yorumum kendisine intisab ettiğimdir. ötedir benim için çok, ötededir. müziğini ne kadar beğeniyorsam duruşunu da o derece beğeniyorum. o büyük takım elbiseler içinde uzunca ama zayıf (kilo babında) duruşu, gözlerindeki keskinlik, sözlerindeki vuruculuk, düşündürücülük, yazdığı kitaplar, öldürdüğü sevgililer.. sanırım robert smith ile birlikte beni en çok etkileyen -dream endless'in deyimiyle- yeni çağ ozanı.

dig, lazarus, dig'e gelirsem.. süper bir albüm değil. grinderman minvalinde bir albüm gibi geliyor bana çok. tabii ki o kadar deneysel değil ama yine de andırıcı özellikleri fazla. son dönem nick cave & the bad seeds albümlerini ilk albümlerden daha çok severim. let love in ile başlayan içe dönüştür beni nick cave'e esas bağlayan şey. ardından murder ballads ve boatman's call ile tavan yapan bir serüven. sonrası da malum nocturama, and more shall we part, abbatoir blues.. hepsi kısaca. bu albümse nick cave'in saf rock 'n' roll yapmak istediği bir albüm olmuş. kötü mü? sormam bile gereksiz.. ama çok fazla hit barındırdığını düşünmüyorum. en azından bir fifteen feet of pure white snow ya da the sorrowful wife çıkmayacak albümden. bu da en fazla reytingini düşürecek. fakat nick cave her zaman nick cave.. hala o kahvesi bittiği zaman garson kıza kahvesini tazelettiren derviş.. ona şu ara en çok yakışan şeyi ise bıyıkları. kalsın kesmesin, hakikaten çok yakışıyor..