20100116

Important Notice: Fuck You.
























It's been two years since I started to write about music, or hide what I have to say while I seem to write about music. This is not me blowing off candles, I'm past that. This is the moment I speak my mind, loud as hell and clear as crystal, after all the shit I've taken from record label spokesmen, angry pimps who define themselves as "artists", little people against so-called piratism, Blogspot and Rapidshare policies. So here's the naked, brutal truth with a 15 inch dong dangling between its legs:

The current market value of music industry is above 14 billion dollars. Less than eight companies have the lion's share, the same companies reigning over storage media, broadcasting, publishing, digital music. Compact discs were developed by one of those companies, Sony, more than 30 years ago. Since then, we've been using compact discs for data storage instead of cassette tapes. Compact discs are made of plastic and aluminium dust, the production costs are cheaper, recording is much easier and faster yet a compact disc was/is/will be more expensive than a cassette tape in the market. According to the simple economics, if a substitute commodity has cheaper production and storage costs, the market price is always cheaper. So why do we pay an approximate of $15 for an album published in compact disc format? It's simple: no matter the production cost or recording process, the corporate record label and compact disc manufacturer (meaning the same damn company) have their own fat share. Here's the cake graph printed on a $15 compact disc:

$6 - Record label's share
$4 - Retailer's share
$2 - Transportation and storage costs
$1 - Advertising and other expenses
$1 - Manager's share
$1- Artist's well earned money.

Let's make things a bit more fun. iTunes' yearly revenue is approximately 2 billion dollars with an estimated profit margin of 15 to 20 percent. Now why do we pay Apple? Apple doesn't publish music, it certainly doesn't act as an agent, advertising and broadcasting are minimal at best, storage and operating costs are estimated to be $0.05 for a $0.99 song which equals to 5%. Give me one simple explanation why I should give 10% of my money to a company I have NO real business with. The hype slaves are attached to the overpriced iPods because they are paying for the brand, the identity they are willing to show off. The same people talking about the unnecessity of material things, the same people watching fast-food anarchy documentaries, the same people who think they are so different than the others, the same people listening to the mp3 of a band singing about the anti-capitalist movement while being signed to the biggest record label in the world. Just because the hype slave douchebags could find their identities at last by owning an overpriced inferior mp3 player with an oh so fucking minimalistic design, Apple earns 15% of a song. Who exactly is the fucking pirate now?

On the other hand, the tip-top of the food chain gets all the money while the others are chewing on bread crumbs. Bruce Springsfield can sing all day about white butt freedom and Bono can go to every black corner of the Earth but in the end of the day they are the ones riding their Jaguars, throwing parties and sniffing coke in their mansions with helipads and tenis courts. The other artists are left alone with their ten-percenter agents, genius producers, concert promoters and organizers.

Agents, music award broadcasters, big shot magazine editors, concert organizers, sponsors, record labels, merchandisers, digital music percenters; they're the fox waiting for the crow to sing. Music is not an industry, it's not a piece of cheese in the crow's beaks. This can very well change by doing what they call piratism. Don't give your money to people who have taken absolutely no part in the music you listen to. Instead, I urge you to donate money to artists, just throw in a one dollar bill and you're pretty much giving the same percentage of a $15 cd. Give your money to people who deserve it; the ones who feel, the ones who compose and perform.

Find Dulcinea, trick Sancho Panza, grab a stick and sharpen it. Rest will definitely follow.

11 mırıltı.:

Tesir said...

Are you the real Sandman?

obisp said...

bu pisliğin halen devam etmesinde sanatçılar ve dinleyicilerin de plak şirketleri kadar sorumluluğu var bence. "şarkı satın almak" gibi bir kavram olduğu sürece bu davanın da her tarafı tatmin edecek bir sonuca ulaşabileceğini sanmıyorum.

misal, bugünkü düzende sırf beğendiğim şarkıları satın alarak dinlemeye kalksam aylık 50 lirayı bu işe ayırmam gerekir. halbuki iş sadece satın alınan müzikleri dinlemekle bitmiyor. para ödemeden yeni şarkıları dinleme imkanını nasıl bulacağım peki? radyo demeyin, radyolar bu iş için tatminkar olmaktan uzaklar benim için malesef.

aklımda bir fikir var benim aslında. last.fm'e her ay 3 dolar veriyorum helalinden keyfimce müzik dinlemek için. bu paranın dinlediğim şarkının sahiplerine paylaştırıldığını da biliyorum. buna benzer bir şey yapılabilir işte.

yani bir şarkıyı dinlemek için para verip onu satın almaktansa, o şarkıyı ne kadar dinlediğime bakılarak aylık sabit bir ücretten pay verilebilir. eski sistemde bir daha dinlemeyip dinlemeyeceğim şarkılar için ayda ortalama 50tl vermem gerekirken bu yeni sistemde daha az bir rakamla (misal 10 lira bence uygun) hem istediğim bütün şarkıları dinleyebilme imkanına kavuşmuş olacağım hem de sadece o ay dinlediğim şarkıların sahipleri para kazanmış olacak.

tabi sabit ücret ile pazarın büyümesi gibi iştah açıcı şeyler oldukça azalır plak şirketleri için. ama zaten bu sistemde kazanan şarkı üreten ve dinleyenler oluyor. yani ezelden beri müzik mefhumunun aktörleri başbaşa kalmış oluyor: icra eden ve dinleyen. sanatçı 10 yıl önce ürettiği bir eserden dinleyenler sayesinde halen para kazanabiliyor olacak ve aslında onun için pazar payı her daim dinamik olacak.

burada unutulmaması gereken bir konu daha var. şarkı üretim ve dağıtımında artık herhangi bir somut maddenin kullanılması/işlenmesine ihtiyaç duyulmuyor. plak/kaset/cd gibi mediumlara artık ihtiyaç yok şarkıları üretmek/dağıtmak için. çünkü sabitdisk/flaşbelleklerle bir şarkının kopyalanabilmesi birkaç saniyeyi alıyor artık ve dahası bunun için hiçbir yeni somut maddenin kullanılması/üretilmesi gerekmiyor.

ööhh, çok konuştum. konuyu da dağıttım. özetlemem gerekirse üretimi bir kere, kopyalaması/dağıtımı ise teorik olarak sınırsız ve sıfır masraflı olan bir üründür şarkı. bu işin ticareti pazarda elma, domates gibi yapılamaz. isterse plak şirketi aradan çekilsin paranın tümü sanatçıya kalsın, bir şeyler yine düzelmez bu haliyle. özel tv platformları gibi sabit ücret ve tercihe bağlı aylık paketlerin olduğu yeni bir sisteme geçilmeli artık.

saygılar,

fatih said...

yes this is a red pencil..this is a car...o yeah ..

kuzgun leşe said...

once again a good post, d.e. and i have to say that i'm very encouraged to write a response to that. so maybe we can start a debate around those "copyright vs. copyleft", "pirating" themes and about a possible politics on "what is to be done". i have a few ideas which need to be developped.

my best,
-kl-

Leif said...

Re-write gibi olmuş. Eski yazılarından birinde bu konuya dokundurduğunu hatırlıyorum. Yazın bir parça da Klass'tan bir diyalog hatırlattı. Eline sağlık.

dream endless. said...

Last.FM'e verdiğimiz 3 doların Virginiadaki evinde müzik yapıp Last.FM'e yükleyen Bob'un cebine girdiğini sanmıyorum. Zaten Last.FM geniş çaplı bir broadcasting firması olduğu için, verilen paranın önemli bir yüzdesi operasyon harcamaları kaleminde eriyip gidiyor. Telif hakları kuruluşlarının aldığı yüzdenin yanı sıra, arta kalan kuş yemi boyutlarındaki meblağın kimlerin cebine girdiğini düşündüğümüzde, bu işin çözümünün Last.FM benzeri kuruluşlarda olmadığı açık. Zira o da "telif hakları kuruluşları" gibi bir kavramla dirsek temasında. Bu kuruluşlar korsanların korsanı, madem korsanlıyorsun bize de komisyon vermelisin diyen adamlar.

Yapılacak şey açık. Müzik dijitalize olmuşsa bunda bir sorun görmüyorum ben, müzik dinlemenin zevkini illa ampullü ampflikatörler ve taş plaklarla yaşamak zorunda da değiliz. Operasyon ve saklama maliyetleri minimize edilmiş dijital müziğin bizzat sanatçılar tarafından dağıtılmasıdır bu işin çözümü. MySpace benzeri bir sanatçı havuzunda dilediğimiz sanatçının dilediğimiz şarkısını seçer alırız, verdiğimiz para ne kadar ise doğrudan sanatçının hesabına aktarılır, kesintiye uğramaz, yüzde komisyon alınmaz, akbabalar üşüşmez. Hiç de zor bir sistem değil ve er ya da geç uygulanacak bu durum. Mesele tamamen müzik dinleyicisinin bilinçlenmesi ve sanatçıların da buna göre pozisyon almasında.

fatih said...

http://metalbilge.blogspot.com/2010/01/mp3-indirme-uzerine.html

orhan said...

düzen aynı düzen olduğu sürece sanatçının paranın tümünü alması hiçbir şey değiştirmez ki.

şarkı satın alınabilir bir "mal" olduğu sürece kaybeden her zaman biz ve şarkıcılar olacak.

ortalama bir dinleyici asla her zaman "müzik arayan" olamaz. teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin her zaman arada "editör/tanıtıcı" olması lazım. tıpkı müzik zevkime uygun diye bu blogu takip etmem gibi. siz belki profesyonel olarak bu işi yapmayıp bu işten para kazanmayı düşünmeyebilirsiniz. ancak dinleyici olarak buna ihtiyaç her zaman olacak.

paranın ne kadarının sanatçıya kaldığı, ne kadarının leş kargaları tarafından yenildiğinin önemi yok bence şimdilik. asıl mesele olan "şarkı satın almak" kavramı kaldırılmadığı sürece kimin piyasayı süpürdüğünü tartışmamız önemsiz kalır.

bu bakımdan last.fm'i bir örnek olarak düşünün. sanatçıya kalan kısmın şimdilik önemi yok. dikkat çekilmesi gereken nokta bu mevcut yasal düzen içinde bile last.fm sanatçıya da bir parça verebiliyor.

son olarak dinleyicilerden bilinçlenme beklemek hayal. çünkü şarkı halen "satın alınabilir" bir şey. biliyorum, çok tekrar ediyorum ama bu nokta önemli. satın alınabilir her mal da piyasa kurallarına göre dolaşım bulur: üretim, dağıtım ağı, reklam ve tanıtım. şarkıcı bunların hepsini bir arada tek başına yapamaz. yapması da gerekmiyor. ancak şarkının fiyatını da bunlar belirliyor esasen.

orta oyuncular her zaman olacak ama şarkının değerini belirleyen bunlar olmamalır artık. çünkü üretim ve dağıtım artık teorik olarak gittikçe sıfır maliyete yakınsamakta. geriye sadece tanıtım/reklam kalıyor. kimin ne kadar alacağı şimdilik ayrıntıdır, ve biz dinleyicileri de o kadar ilgilendirmiyor. ama peki bu durumda şarkının değeri nasıl belirlenecek? hiçbir şarkının reel değeri belirlenemez. ancak nominal bir değer verilebilir. bu da söylediğim aylık sabit ücrete bağlanabilir ve dinleyicinin ne kadar o şarkıyı ne kadar dinlediğiyle orantılı olarak dinamik belirlenebilir. doğrusu da budur bence. çünkü böylece şarkıya değerini veren dinleyicinin o şarkıyı ne kadar dinlediği belirlemiş oluyor.

piyasa aktörlerine küfredip sanatçıları ezilen olarak göstermek doğru bir yaklaşım değil. sanatçılar da en az şirketler kadar kadar bu pisliğin ortakları. öyle olmasa bu çarkın dişlisi olmaktan çoktan vazgeçerlerdi.

saygılar,

dream endless. said...

Müziğe meta olarak bakmak yanlış olabilir ama müzik için para ödenmeli diye düşünüyorum. Bunu satılan bir mal çerçevesinde değerlendirmek yerine sonsuz uzunluktaki bir İstiklal Caddesi'nde gitar çalıp gitar kabını da açıp bozuk para toplayan müzisyen imgesiyle değerlendiriyorum, beklentim ve umudum da bu yönde.

Müzisyen yaptığı müzik için emek veriyor, parayı hakeden en önemli değer de emektir. Müziğin karşılığı para olmazsa o adamın devamlı olarak müzik yapmasını bekleyemeyiz, o zaman dünyadan sanatçı sıfatı kalkar, sanat bir hobi haline dönüşür.

Orta oyuncuların daimi hükümdarlığına katılmıyorum. Verilen misalden yola çıkarsak, insanlar beni "ne müzik dinlesem" diye takip ediyorsa demek ki kendi benim müzik zevklerimin ve kriterlerimin kendininkilerle uyuştuğunu, bundan ötürü de benim bir nevi işaret edici olabileceğime kanaat etmişlerdir. Hal böyleyken bunu last.fm'e girerek haftada hangi yeni sanatçıları ne kadar dinlediğimi keşfederek de yapabilirler. Hayalimdeki sonsuz uzunluktaki dijital İstiklal Caddesi'nde bir arkadaş bir arkadaşa "Hasnun Galip'in orada çok başarılı bir indie grubu var" diyebilir, aracıya gerek kalmaz.

Müzik dinleyicisi de er ya da geç bu durumla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Dünyadaki herkes müzik dinliyor. Müzik algılaması ve anlaması en kolay sanat dalı, ulaşılması en kolay sanat dalı. O yüzden herkes sinemaya gitmiyor, tiyatro izlemiyor ama istisnasız herkes müzik dinliyor. Peki müzik dinleyen insan bunu sanat algısı çerçevesinde, bir anlam bütünlüğü içinde mi algılıyor? Hayır, müziği bir placeholder, bir kimlik aracı olarak görüyor. Müziğin bu denli bir kinetik kazanması rock-star'ların, dev şirketlerin, civcivli görüntülerin satılmaya başlamasıyla ortaya çıkıyor. Demek ki bu doğal bir süreç değil, 1870'de bir meyhanede müzik icra eden ve müzik dinleyen adamlar vardıysa ve bu hiç bir şekilde aracıya gerek duymadıysa şimdi de aynısı olabilir üstelik daha kolay bir yöntemle.

Mesele o noktaya geldikten sonra zaten müziğe yaklaşımı para kazanma aracı olan sanatçı da, kimlik bulma yöntemi olan dinleyici de sapır sapır dökülmeye başlayacak. Daha da önemlisi Alişan malikanelerde yaşıyor milyon dolarlar kazanırken Türkiye'nin en iyi rock gruplarından biri albüm kayıt parasını cebinden verip akşam yemeğini simit ayranla geçirmeyecek.

Anonymous said...

Absolutely right. I love it.

ozge said...

@dream endless, müzik dinleyicisinin bilinçlenmesi demişsin.

kişinin müzikle arasında kurduğu bağ tarifsiz.ama senin dediğin gibi kimlik ifade etme aracına benzer, myspace ve mp3 indirme de sanatçıyı destekleyebileceğimiz alternatif yolları bulmak için ayırdığımız zamanı çok azaltıyor, ya da gözümüzü kapatıyor bana göre.

yani sanatçıya daha direk para vereceğimiz konserler (neden daha çok şehirde, gündüz başlayan, ucuz konserler yok -ya da ornegin istanbul'da peyote bu konuda cidden el ustunde mi tutulmali?), kaliteli üniversite festivalleri, distrolar, bağımsız plak şirketleri, dükkanları belki bu yüzden çok gelişemiyor.

aynı şekilde endrüstrinin balçığına daha az bulanmak için bazı alternatif kanallara da daha çok pirim verebiliriz. (keşke arşivi çılgınca büyüse dediğim FMA http://freemusicarchive.org ya da
undomondo, fakir radyo, her programini arsivleyen wfmu gibi).

not: bono ve hevesli sanatçılar konusunda bruno filminin sonuna çok gülüyorum.