20081030

Klever - In The Name Of Peace And Progress






















Yaşananlar malum; blogger'ın kapatılması, 70 yaşındaki bir adamın 14 yaşındaki bir kızı taciz etmesine rağmen salıverilmesi, öte yandan parkta öpüşen çiftlerden rahatsız olan mütedeyyinlerin ahlak ve edep için protesto yürüyüşü yapması. Yazılacak çok şey var, yazdım da. Ama galiba yazmayı bu denli önemseyen insanlar için, yaşanabilecek en kötü his, kendisinin boşa ve boşuna yazdığının farkına varmasıdır. Ne kadar yazarsan yaz, değişen bir şey yok, değiştirebildiğin bir şey yok, etkilediğin bir dimağ yok, titrettiğin bir gönül teli yok; kendi nefesini, kendi kanını boşa tüketiyorsun. Bundan daha vahim bir durum olamaz. O yüzden evvela yazmaya çekinirsin, sonra da lanet edersin, ne hali varsa görsün diye. Galiba o noktadayım, o noktadayız, o sebeple bu konulara değinmeyi kesinlikle istemiyorum artık. En azından bir süre için.

Gelelim Klever'a. Çok ama çok uzun bir süredir yazmak için istiflediğim gruplardan biriydi Klever. Kimliğiyle örtüşen bir vesile, bir kaç taşı yerinden oynattı da, Klever hususunda boğazıma düğümlenen cümleler sıvı faza geçebildi. Hali hazırda, Klever'la tanış olduğum iki seneden bu yana, ne zaman bir trip# dinlesem, hayt-ı hayatım kopuveriyor. Kulaklarımda bir uğultu hasıl oluyor, ruhum titriyor, cümleler birbirine karışıp boğazımda düğüm oluyor, Adem'den miras kalan o lanetli çıkıntı canımı yakıyor.

Ancak nasıl ki, Klever'ın Karadeniz'in diğer kıyısında yaptığı müzik, bu kıyıdaki bizleri can evimizden vurabiliyor, aşina olduğumuz bir tını ihtiva ediyorsa, denizlerin ve dahi okyanusların farklı kıyılarındaki ruhlar da, aşina olabiliyorlar birbirlerine; sanki birlikte tulû etmişler, birlikte müteneffis olmuşlar ve birlikte hitam bulmuşlar gibi.

Nefes, bir yekdem nefes; Klever'ın müziğinde işte o nefes saklı. Bir neyden üflenen nefes gibi mahfi değil belki ve tasavvufi bir anlam yok belki o nefeste, ama buz gibi bir his var. Folklorik çalgıları ön plana çıkaran Klever'ın müziğinde göze ve kulağa en fazla batan bu nefesliler, bize Karadeniz'in buz gibi sularını, yemyeşil dağlarını, semayı görünmez kılan yağmur tanelerini anımsatıyor. Klarinet, trompet, flüt ve en fazla da o acı dolu sesi çıkaran, aşinalığımızın imzasını taşıyan çalgı. İşte o çalgıyı, uzun bir süre boyunca, tulum sanmıştım; Karadenizlilerin de ruhlarını üfledikleri, o ruhu bir süre sığasında ihtiva eden ve içinde gizli tuttuğu o ruhu yavaş yavaş çıkaran çalgı. Sonradan öğrendim ki, bu çalgının adı zhalejka imiş. Meğerse bu zhalejka'nın tulumu bu kadar anımsatmasının sebebi, aslında tulumdan çıkan nefese anlam veren dilin ta kendisi olmasıymış. Yani zhalejka çalan birinin tek tulumu, kendi ciğerleri imiş, yani hayatın alınıp verildiği yere konuk oluyormuşuz biz, bu şarkılarla.

Eflâtun açık bırakılmış bir kapıdan giren seslere kulak kesildi. İçeriden, bir nağmeyi âdeta muhâtap alıp ona tâ -be- sabah tıpıtıpına ve tab’an hitap etmeye azimli bir kudümün gönültâb taptapaları işitiliyordu. Eflâtun kudümün ne olduğunu biliyordu. Ama diğer sazın sesi onu hayrete düşürmüştü. Bu sazdan üflenen nağmeler, sırrın ufûlevî vüsafâsı olan ehl-i vukuf füsûnkârların bezediği o vâsî füseyfisâda raks ve vüsûb eden vüsemâ gibi birer üfkûhe idiler. Ama füsûs ki, üflendikçe gönüllerdeki menhûs ufûnetin üfûl olduğu, bu füyûz dolu, tabiî bir vüs ve vüs’at taşıyan nefesler, hangi yusuf-ı kalbîden nasıl hâsıl olur diye sanki, fusûl-ı erbaa teessüf ediyordu. Üflenenler âdeta, Şems’in üfûl ettiği ufka gönderilen canlardan ibâret bir demet vüfûd ettiler.


Sanatçı: Klever
Albüm: In The Name Of Peace And Progress

Şarkı listesi:
1- trip#1
2- trip#2
3- trip#3
4- trip#4
5- trip#5

DOWNLOAD.

0 mırıltı.: