Toplam yaşadığım yıl sayısını, kemiklerimi kaç defa kırdığıma oranlarsam yaklaşık dört yılda bir, bir taraflarımı kırdığım gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Böylesi bir oranın beraberinde bir alışkanlığı getirdiğini düşünüyorum hiç bir zaman kemiklerimin kırılmasıyla ilgili bir korku yaşamadım, hatta zaman zaman hayıflandığım "şu uyluk çok aylak kaldı, bir kırılaydı iyiydi" diye düşündüğüm de vakidir. Esas korkum, kemiklerin kırılması ya da alçıyla dolaşmaktan çok, alçının çıkarılma anıyla ilgili. Hijyenik şarküterilerde pastırmaları şeffaflaşacak kadar ince dilimleyen makinelerin biraz daha insani boyutlarda olanlarıyla yapılan alçı kesme işlemlerinin hepsinde acaba kemiklerim de kesilir mi korkusu bütün vücudumu, beynimi ele geçirir. Bu benliğe hakim olan müthiş korkunun uyuşturucu, uzaklaştırıcı bir etkisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yani bir noktadan sonra o korkuyu, o tahammül edilemez endişeyi yaşamak, tüm hücrelerinle tüm sinir uçlarınla sadece ama sadece "kemiğim kesilecek mi" korksuna yenik düşmek kendimle yüzleşmemin belki en yalın, en direkt haliydi ve bunun gerçekten ulvi bir tecrübe olduğuna inanıyorum.
20110613
A Storm Of Light - As The Valley Of Death Becomes Us, Our Silver Memories Fade
söyleyen; dream endless. at 19:24 1 mırıltı.
damgalar a storm of light, american, heavy metal, neurosis, post-metal, sludge
Subscribe to:
Posts (Atom)