20080118

The Deception ve Bir iLiKETRAiNS Eleştirisi (Veya Endişelenmeyi Bırakıp Yalanı Sevmeye Nasıl Başladım)

iLiKETRAiNS'in yeni albümünü daha önceden tanıtmıştım. 2007'nin ilk aylarında, iLiKETRAiNS, Spencer Perceval isimli bir single yayınlamış, yeni albümlerine koymamaya karar verdikleri I Am Murdered isimli şarkıyı da bu single'a yerleştirivermişlerdi. Lakin, Elegies To Lessons Learnt albümünün ilk "resmi" single'ı eylül ayında çıkan The Deception olmuştu, haliyle albümün ilk klibi de bu parçaya çekildi. The Deception klibinin ilk olma özelliği sadece bununla sınırlı değil. Grubun ilk klibi BEECHiNGREPORT ve ardılları olan Terra Nova ile Spencer Perceval stop-motion'la çekilmiş ufak birer sanat eseriydiler; The Deception ise sinematografik olarak klasik bir "grup klibi"nden farksız.

Müzik sektörünün "the next-big-thing" arayışının yeni cevabı olma eğilimindeki deneysel/ambient/post-rock janrları arasındaki en dinlenebilen (endüstri maması yiyen kritik medyasının tabiriyle "easy listening") ismi, stereotipik rock-gruplarıyla arasında pek de fark bulunmayan iLiKETRAiNS, The Deception klibiyle adeta "Merhaba MTV, merhaba 16 yaşındaki Rolling Stone okuyucusu. Emo/core öleli 3 sene oluyor, sen de Franz Ferdinand ve Hot Chip albümlerini kenara at ve artık bizi dinle" diyor gibi. Burada, popüler olanı popülerliği yüzünden eleştirecek ya da en azından bu eleştiriyi müzikal alana yönelterek saçmalayacak değilim, "popüler olan kalitesizdir" yargısını yıkmak için de Radiohead ismi zaten yeterli şu kertede. Üzüntüm, anlam derinliğini tarih derinliğinden alma dürtüsündeki bir grubun tavrındaki çelişkiden kaynaklanıyor.

Daha önce de belirtmiş olduğum gibi, iLiKETRAiNS, her şarkısında, İngiltere tarihinden seçmece trajik olaylara değiniyor. The Deception'ın talihsiz ismi ise Donald Crowhurst. Bu şahsı tanımlamak için kullanacağımız sihirli kelime şu: profesyonel-yalancı.

Profesyonel-yalancılık nedir, eski bir profesyonel-yalancı olarak açıklayayım; o veya bu sebeple bir konudaki hedefini gerçekleştirmek üzere -ki Donald Crowhurst özelinde bu hedefler ün ve zenginlik- söylenen ardı arkası kesilmeyen yalanlarla oluşan bir yalan-dünyayı sırtında taşıyan Atlas'a profesyonel-yalancı diyoruz. Bu içinden çıkılması çok güç olan durumun öznesi, yalanları gerçeklerle karıştırırken aslında durumdan hiç bir zaman hoşnut değildir ve bu ikilem onu daha da zor bir duruma düşürebilir. Günlük hayat diliyle "en nefret ettiğim şey yalandır" tümcesini her yerde sıkça duymamız mümkün olsa da, ve yalan; en aşağılık eylemi örtmek için kullanıldığında o eylemden bile daha aşağılık bir eylemin sebebi haline geliyorsa da, hepimiz yalan söylüyoruz ve söyledik. Sen de söyledin, ben de ve Donald Crowhurst de söyledi.

Donald, Hindistanlı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve ilk-gençliğinin başlarında okumak için İngiltere'ye yollandı. Ailesi yanına geldikten kısa bir süre sonra, tüm mal varlıklarını talihsiz bir biçimde kaybettiler. Çok geçmeden Donald'ın babası kalp krizinden vefat etti.

Crowhurst'ün kırılma noktası burada başlıyor; okulu bıraktıktan sonra askeri bir okulda teknisyen olmak istediyse de bir süre sonra okuldan atıldı ve orduya katıldı. Bir araba çalmaya çalışırken yakalanmasından sonra da ordudan ihraç edildi. Bunun üzerine Reading Üniversitesi'nde araştırmalar yapmaya başladı, amacı ufak bir navigasyon cihazı üretmek ve kendi kuracağı bir şirketle bu cihazın pazarlamasını yapmaktı.

Nihayet şirketini kurdu, evlendi ve bir oğlu oldu, bir kaç yıl sonra ise annesi, gözünün önünde intihar etmeye çalıştıysa da muvaffak olamadı. Annesinin durumunun üstüne şirketinin de iflasın eşiğinde olması ikinci bir kırılma yarattı ve Donald bu kırılmayı büyük bir başarı gerçekleştirerek düzeltebileceğine inandı.1968'de, Sunday Times gazetesi, gemiyle yapılacak bir Dünya turu yarışı düzenlediğinde, yarışmacılar arasında bu yarışı kazanmaya belki de en ihtiyacı olan da bu sebeple Donald Crowhurst idi.

Yatın finansmanı ve navigasyon cihazının işlevselliğiyle ilgili bir çok girişimden sonra, pek de güvenli olmayan yatı ve çalışıp çalışmadığı tartışmalı olan navigasyon sistemiyle, okyanusa açıldı Crowhurst. Durumun pek de iç açıcı olmadığını anladıktan sonra iki adet seyir defteri tutmaya başladı; bir tanesi gerçeği yansıtan ve ne kadar çaresiz olduğunu anlattığı ve diğeri İngiltere medyasına ne kadar ileri bir aşamada olduğu yalanını hikaye ettiği, iki seyir defteri. Bu aşamada İngiltere medyası, gönderilen haberler üzere Donald'ın rekor sayılacak aşamalar kaydettiğini yazmakla meşgul olsa da, kendisi neredeyse kıpırdayamayacak noktadaydı.

Zamanla yarışmacılardan hepsi birer birer diskalifiye olmuş oldular. Crowhurst'ün yarışı kazanmak için tek yapması gereken artık sadece İngiltere'ye geri dönmekti. Lakin, yanına almış olduğu kitaplarda okuduğu, Einstein'in görelilik kuramının da etkisiyle, Evren ve Tanrı üzerine uzun uzun düşünmeye başladı.Bazı iddialara göre, Güney Amerika kıyılarından, yarış kurallarına aykırı bir biçimde, temin ettiği yiyeceklerin -büyük olasılıkla, cubensis- de etkisiyle akıl sağlığını yitirmeye başladı. Bunun üzerine bütün yalanlarını açığa çıkartan, görelilik kuramını eleştiren ve fizik, felsefe ve teolojiye de değindiği uzunca bir yazı kaleme aldı. Teorisine göre, yaşam evrimsel bir aşamaydı ve gerçeği kavramış olan insan yaşamüstü bir nitelik kazanacaktı. Tanrı'dan, gerçeği bu kadar üzün süre sakladığı için af diledi, yalanlarla dolu seyir defteriyle birlikte, kendini okyanus sularına bıraktı.

Cesedi bulunamadı.

0 mırıltı.: