Asla güneşi, sıcağı ve bunları ihtiva eden yazı sevemedim; karanlık bir hava, ince yağmur taneleri, içe işleyen bir soğuk hep daha çekici gelmiştir bana. Fıtrat meselesi olsa gerek, hava böyle "ideal" bir konuma vardığında daha fazla ilgili oluyorum her şeye, daha fazla doluyorum, daha fazla topluyorum. Hal böyle olunca, mesele şu ünlü Ağustos Böceği Ve Karınca masalına dönüyor; masaldaki karınca gibi sonbahara özenle hazırlanıyorum, söylenecek sözleri, anlatılacak hikayeleri istifleyip, sabırla sonbaharı bekliyorum.
Subheim da bu anlattığım istifin içinde olan şeylerden biriydi. Bir kaç dinlemeden sonra, "ilk yağmurda buna ihtiyacım olacak" diyerek mp3 çaların içine istiflemiştim Subheim'ı. İdeal şartlar oluşunca da, büyük bir heyecanla yerinden çıkardım, mp3 çaları yağmurluğumun cebine attım, kabloları büyük bir ihtimamla gizledim ve yağmurla kucaklaştığım anda, play tuşunun üzerinde hazır bekleyen başparmağımı oynattım.
Her ne kadar ilk dinleyişim olmasa da, kendimce bir düş düşleyerek, dinlediğimi ilk kez dinlediğime inandırmaya çalıştım kendimi. İlk şarkıda, menzilime yaklaştığım her adımda bu düşe daha da gerçek geldi, Ybe 76 ile de düşle gerçek birbirine girdi. Kimsenin olmadığı ve hatta sokak lambalarının dahi umudunu kesmiş olduğu o parkta, yağmurluk işlevini yerine getirmekte zorlanırken -ve tam da bu yüzden sinüzitim daha çok başağrısıyla daha çok kağıt mendil harcamasına sebep olacakken- göğsümde bir kor hasıl oldu. Tam da bu havada olması gerekeni yapıp, bir şişe kanyağı fondiplemiş gibi, o kor göğsümden bütün içime, içimden de dışıma, bir ah ile, yayıldı. Belki şu apartmanın camındaki perde gölgesini, beni izleyen bir ecinni olarak tahayyül etmemdi sebep, belki Subheim'dı.
Böylesine yoğun bir dünyada, yağmur damlaları, ecinniler ve Subheim notaları arasında sürüklenirken, bir Subheim yazısı yazmaya karar verdim. Kalem kağıt olsaydı yanımda, kalem yazmaz, kağıt da yırtılırdı. Zihnimi kağıt parçası olarak kabul etsem, en az yağmurdaki bir kağıt parçası kadar bulanıktı, ama zaten Subheim hakkında söylenecek çok da fazla bir şey yoktu. Kimi gruplar için, müziğin ritmi, notaların dizilimi ya da tüm bu somut etmenler hiç bir şey ifade etmeyebilirdi zira. Güzellik böyle bir şeydir; tam tarifini yapmak namümkündür; en az bir yağmur tanesi ya da göze çarpan karıncalardan biri eksik olur o tarifte. Subheim için de aynısı geçerliydi, ben ne kadar müzikteki elektronik ögelerin, klasik tatlarla -piyano ve yaylılarla- oluşturduğu muhteşem kompozisyonu anlatmaya çalışsam, ya da Max Richter veya Eluvium örnekleriyle zihninizde bir resim oluşturmaya çabalasam da, hiç bir kelam o içimde vuku bulan mini-volkanik hareketlenmeyi, bu hareketlenmenin bir ah ile patlamasını anlatmaya yetmezdi. Şarkılar öyle, beat'ler böyle, yaylılar ise şöyle demekten vazgeçtim. Kimi bu durumu kolaya kaçmak olarak nitelendirirdi belki ama doğrusu buydu. Zaten bir yazı yazıp, o yazıyı klavyeyle bilgisayara, oradan da telefon hatlarıyla sizin bilgisayarınıza ulaştırmak da pek içimden gelmiyordu. Yüzünü görmediğim, tanımadığım, şekillerini ve şemallerini bilmediğim insanlara, o parkta, ecinniler ve karıncalarla ilgili bir masal anlatmak istiyordum sadece.
Sonra bu masalların, Subheim'ın içine gizlendiklerini fark ettim.
Sanatçı: Subheim
Albüm: Approach
Şarkı listesi:
1- Hush
2- Ybe 76
3- One Step Before The Exit
4- Howl
5- Away
6- Hollow
7- Stranded
8- Intact
9- Voces Perdidas
10- Hollow (Remix by Mobthrow)
11- One Step Before The Exit (Reconstructed By Flaque)
DOWNLOAD.
20080923
Subheim - Approach
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
7 mırıltı.:
yaşasın grikaranlık!
epeydir 15 dk dan uzun bilgisayarın başına oturamıyordum; kulaklarım ipodun kulaklıklarına baya alışmıştı, gri havalardan nefret eden ben sürekli orda burda dolanarak kış depresyonundan kaçmaya çalışıyordum. şu anda çok karamsarım, tv nin sesi kapalı ve öylece oturuyordum bilgisayarın başında ki dedim bi eser beyler ne yazmış en son bakam. birkaç dakika içinde hem subheim ı delice merak etmemi ve hemen indirmeye başlamamı sağladın hem de az da olsa yağmurdan ve gri havadan karamsarlık dışında başkaca hisler çıkarmamı... eline sağlık yine, arada ses ver.
ha bi de albüm kapağına bayıldım.
subheim'i dinlemeye başladım,kulağım hiç duymadığı şeyler duydu, mutluyum, bunu da indireceğim, şarkı isimlerinin cümle oluşturması çok hoşuma gitti, sağol varol.
yanlış yere yazmışım :>
vay be. dinlememek olmaz artık.
Hello, I've been following your blog for quite some time.
I have some questions to ask;
- Is post-rock dangerous?
- Are post-rock listeners dangerous?
- Should non-post-rock listener folks avoid them?
- If they can't avoid them, what should they do?
- Can post-rock damage healthy relationships?
Thanks.
Post a Comment