20080910

Kağıt, Mürekkep ve Bir Kaç Şey Daha.
















Ortaokulun son senesi olmalı, Türkçe öğretmeni minimum dört sayfalık bir hikaye yazma ödevi vermiş. Her akşam 2130'da ışıkları kapatıp yatağa yollanan ve boğucu bir karanlıkta sadece kendisiyle iletişim kurabilen bir yatılı öğrencisi kurgulamaktan başka ne yapabilir? Ben de, gidilecek tek yoldan gitmiş ve kurgulamıştım; Puslu Kıtalar Atlası'nın Uzun İhsan'ından bir tutam, Sandman'in Destiny'sinden bir ölçek alıp karıştırmış, yataktan hızla kalkıp radyolu el fenerinin ışığıyla ilk hikayemi yazmıştım. Bu hikayemde, Tanrı bir vakanüvis idi, mürekkep haznesi damarlarıydı ve bir kordon yardımıyla kaleme uzanan bu mürekkep ile, yaşanan hayatın her nano-saniyesi yazılmaktaydı.

Durumun yaratmış olduğu bir emrivaki midir, yoksa ilk göz ağrısının oluşturduğu bir tepkime midir bilmem, ancak bir şekilde kendimi o Tanrı figürü ile özdeşleştirmiş, yazmadan duramaz olmuş ve bunu da damarlarımı mürekkep haznesi olarak kullanmakla nedenselleştirmiştim. Hülasa, yazmak benim için bir ihtiyaç haline gelmişti, o ihtiyacı karşıladığımda da doyuyor, tatmin oluyordum. Yazmayı böylesine bir gereklilik olarak gören birinin, iki haftadır tek bir açıklama yapmadan kalem oynatmıyor olması garip gelebilir. Bu yüzden, size bir açıklama borçluyum;

Yaklaşık üç hafta önce sızan Mogwai albümü hakkında, sıcağı sıcağına bir yazı kaleme almış, albümü büyük bir heyecanla paylaşıma açmıştım. Bu albüm, Mogwai üyelerinden birinin de yer aldığı bir forumdan sızdı -hayır, atpr değil- ve bu sızıntı karşısında Mogwai gayri-resmi bir "laissez faire, laissez passer" tavrı takındı. Kısa süre sonra da, sitelerinde, sızan bu albümle ilgili bir Pitchfork kritiğine yer vererek, tavırlarını resmileştirdiler. Ne var ki, benim yazmış olduğum yazı ve paylaşmış olduğum link yüzünden, blogspot yönetimi yazımı silmekle kalmayıp hesabıma kısa süreli bir erişim koydu, rapidshare de aynı şekilde üyeliğimi blokladı. Yani grup üyelerinin onaylamış olduğu bir durum, benim bir şekilde cezalandırılmama sebep oldu. Velhasıl kelam, Mogwai yazısının kaldırılmış olması ve bunun getirdikleri hem somut bir biçimde yazmama engel oldu, hem de getirdiği düş kırıklığıyla damarlarımdaki kanın çekilmesinin müsebbibi haline geldi.

Hal böyleyken, yani Limbo Pillow böylesine rahatsız edici bir konumdayken, bu sefer gayet açık ve net bir şekilde, kendimi ve düşüncelerimi ifşa etmeye karar verdim:

Limbo Pillow, insanlarla salt müzikal paylaşım içinde bulunmak için kurulmuş bir site değildir, aksine, yaratıcısının naçizane fikirlerini yaymak için kullanılan bir araçtır, bir propaganda makinesidir. Daha önce de bu sayfalarda bir savaş ilanı yayınlamış, Wollt Ihr Denn Totalen Krieg?
diye sormuş, casus belli olarak da, dünyada ve Türkiye'de palazlanmış olan "aptal dinleyici"yi işaret etmiştim. Statü için müzik dinleyen bizim düşmanımızdı, last.fm'de loop yapıp dinlediği müzikle insanları etkilemeye çalışan aptal çocuk bizim düşmanımızdı, konsere giderken en yeni kıyafetini giymek zorunda olan ve kendini Milano Moda Haftası'nda sanan şaşkın kız bizim düşmanımızdı, tüm bunlar için albüm yapan samimiyetsiz grup düşmanımızdı, o grubu alıp kapağına koyan dergi düşmanımızdı. Bunlar düşmandı, düşmandı fakat, amaç düşmanı yok etmek değil, içi boşaltılmış kavramların içini tekrar doldurmaktı, bir değişim yaratmaktı. Limbo Pillow, tek kişilik bir müdafaa hattı idi.

Tüm bunlar benim ve sadece benim düşüncelerim, hislerim, öfkelerim ile meydana geldi, alabildiğine kişisel, alabildiğine tek taraflı bir durumdan bahsediyorum. Tam da bu sebeplerden ötürü, çoğu zaman "arkadaş çevresinin asi çocuğu" agresifliği hakimdi üslubuma, ama şu da bir gerçek ki, bu düşünceler, bu duygular, hiç bir zaman ruhumda baskın bir role sahip olmadı, hayatımın amacı asla müziğe bakış açısını değiştirmek olarak şekillenmedi. Bu sadece bir fikirdi, bir duruştu ve tüm bunlar kollektif bir yapıya oturdu; şarkıların ruhumuza tesiri belki de hiç bir şeyle ölçülemeyecek kadar fazlaydı ve şarkılar üzerinden ortak bir bağ kuruldu. Bu tek kişilik müdafaa hattı belki tüm satıha yayılmadı ama yazıyla, içtenlikle ve en önemlisi ruh ile, düşüncelerin yaygınlaşabileceğini bana kanıtladı.

Şimdi bu hat, daha da genişliyor; Limbo Pillow, kendi ismiyle olmasa da, arkasındaki amaçla ve aynı içtenlikle artık kağıt üzerinde olacak. Bendeniz, ekim ayından itibaren, bant dergisinde yer alacağım; her zamanki albüm kritikleriyle, Limbo Pillow'a bir türlü eklemlenemeyen söyleşilerle ve belki daha fazlasıyla. Bu noktada yapılması gereken önemli bir açıklama var; aslında tavrından rahatsız olduğum kitlenin belki de en çok ilgi gösterdiği müzik mecmuasının bant olması, aykırı bir çelişki gibi görülebilir. Ancak benim için, bu çelişki aynı zamanda çok büyük bir fırsat da. Bir insanı, bir kitleyi değiştirmek için evvela ona sirayet etmek, hitab etmek elzem. Yine de bant'ı okuyucu kitlesi üzerinden eleştirmek büyük bir haksızlık olabilir, artık kağıt üzerinde olma zamanının geldiğini söyleyen ve bant'a mecbur olmadığını ifade eden okur bunu da hesaba katmalı diye düşünüyorum.

Bu noktada değinmem gereken bir husus daha var. Benzer bir duruşu paylaştığımız sevgili dRWarp'ın (ki Deuss Ex Machina'dan aşina olmalısınız kendisine) Trendsetter dergisinde Limbo Pillow hakkında bir kaç kelam etmesi, bu vesileyle de "Türkiye'de Müzik Yapmak Çok Zor." yazısının aynı dergide yer almasıyla, aslında hiç bir şekilde odağımda bulunmayan insanların benimle aynı fikirleri paylaştıklarını belirtmiş olmaları, yayılmacı fikirselliğin başarısını kanıtlar nitelikte bir durum ortaya koyuyor.

Özetlemek icab ederse; Limbo Pillow kendisine biçilen ömrün ve tahayyül edilen amacın ötesine geçmiş bir düşünsel proje. Kişisel düşüncelerimin kitlesel bir boyuta ulaşmasını arzu ediyor olmamın da egosantrik bir özellik taşıdığını düşünmüyorum; belki haksızım, belki yanlışım, belki fazla öfkeliyim ama hemfikir olma isteğimin alabildiğine insani olduğuna inanıyorum. Bu noktada artık sadece 0'lar ve 1'ler ile değil, kağıt ve mürekkep ile de iletişimde olmak benim için heyecan verici bir durum teşkil ediyor. Bir de radyo dalgaları var elbette, ona da sıra gelecek.

En içten sevgilerimle,
Eser.

1 mırıltı.:

Deuss Ex Machina said...

Selamlar Eser,
Limbo Pillow güncesinden bahsetmek istediğimde ilk aklıma gelenler senin de bu bildirgeçin içerisinde uzunca değindiğin üzere, müziğin kıymet-i harbiyesi üzerine kafa yoran, dinlediklerinin kıymetini bilen kaç kişi olduğumuz gerçeğiydi. Hakkını vere vere, icabında ıkına sıkına birikim yapıp koşa koşa o zaman anlamadığı yabancı dildeki dergilerin sayfaları arasında dolaşan heveskarlığın altayazısız formu günceni manidar kıldı benim için. (Eminim pek çok takipçin için de) Üstünkörü ve sadece trend olduğu için belirli müziklere kısa süreli yoğunlaşmalar yaşayan, tüketim adabının da içini iyice koflaştıran, boşaltan imdinin müzik dinleyiciliğine alternatif bir yön belirleme çalışması olması bile takdiri ve limbo pillow adını zikr ettirmeyi gerektirdiği için elimdeki imkanlar dahilinde yazıyla paylaşmaya çalıştım.Sözlerimi. Bariz bir şekilde kırık dökük tümcelerle bir şeylerin (farkında olmadan treni kaçırıyoruz pek çok konuda)üzerine dikkatleri çekebilmek için müzik hep bir bağlaç teşkil etti, benim için. Müziğin salt biyografik yansılarla tektip patronajlarla afferinlendiği, yıldızlara boğulduğu bir yazınsallığa temkinli yaklaştım. Gerektiğinden fazla cilalanmasındansa olduğu gibi eksikleriyle birlikte anmayı uygun bulan yazıların daha faydalı olacağını düşünüyorum. Keza senin de burada ortaya çıkarttığın türetimler de bu minvalde, alternatif müzikte nereden başlasam sorusuna takılı kalanlar için yeterince açık ve net çözümlemeleri de beraberinde sunduğunun altını bir kere daha çizmeliyim. "Bant" gibi ülkenin şartları dahilinde ütopik olarak addedilen yazınsala ısrar eden, takip edenlere yol gösteren, eşlik eden, tanıtma gayreti peşinde olan bir ekibin arasına dahil olman da sanallığın dışında da dolaşıma çıkacak, yeni okurların uslarında da şekillenecek yeni açılımlarla desteklenecek bir deneyimleme bizleri beklediğini düşündürüyor. Son tahlilde müzik paylaşmındaki şevkinin daim olması dileğimle...