Tercih edilenin, istenenin, beklenenin ne olduğunu düşündüğümüzde ortak bir paydayla karşılaşıyoruz; her daim zoru tercih ediyor, zoru istiyor, zoru bekliyoruz. Diken olmasaydı gülün bir önemi kalmazdı, uğruna gözyaşı dökmediğimiz hangi aşkın bir değeri var ve en mühim zaferler en çok kanın aktığı savaşlarda kazanılmıyor mu. Acının, ağrının, sızının içinde fevkalade bir gerçeklik var,sentetik bir çiçekten ya da zorlama bir ilişkiden, göstermelik bir savaştan daha doğru, daha canlı bir gerçeklik; hayat, ölüm olduğu için hayat. Aksi sıkıcı, boğucu, kocaman bir mahlukun ördüğü gri bir örümcek ağı. İçinize bakın, size yaşadığınızı hissettirecek duyguların arasında mutlaka bir acı bulacaksınız, artık hayatta olmayan biri ya da zamanı geçmiş ve asla geri gelmeyeceğini bildiğiniz bir anı ya da sizi hiddetlendirmiş bir sözcük. Durmuş kalbi canlandıran bir elektrik yükü gibi hepsi.
Bu kadar zaman yazmadıktan sonra, ilk yazdığım paragrafın acıya övgü olması birden fazla çağrışım yaratabilir. Bir zindanda işkenceye uğramış ve eninde sonunda kendimi kandırmayı başararak bir acı müptelasısı olmuş olabilirim yahut bol deri kıyafetli, bol çivili bir BDSM seansından yeni çıkmış olabilirim. Onun yerine, huzurun içinde rahatsızlığın gizli olduğunu kavradığımı ve bu şekilde huzurun daha farklı bir anlama kavuştuğunu keşfettiğimi söyleyebilirim.
Blueneck, rahatsızlığın müdahil olduğu huzursuzluğu müzikal düzlemde sergilemeye muvaffak olmuş bir örnek. Bundan üç yıl evvel çıkarmış oldukları Scars Of The Midwest albümünde tamamiyle kendilerine münhasır bir müzikal kubbe inşa etmişlerdi. Bu kubbe son derece yumuşak hatlara sahip olsa da ve müthiş bir huzuru temsil etse de, kaotik bir çok rengi içinde barındırıyordu. Scars Of The Midwest, alternatif metal müziğin kirli dokusunun bulaştığı ve fakat yumuşak ambient tınılar tarafından zemini oluşturulmuş bir albümdü ki bu denli zıtlıklarla inşa edilmiş her şey gibi tercih sebebiydi şahsım açısından. Gel gör ki, zıtlıklara yahut zorluklara herhangi bir önem atfedilmeyen, ilaç dolabından ilaç seçer gibi müziğin seçildiği bir dünyada Blueneck inşa ettiği o görkemli kubbenin altına çok az kişi sığdırabildi.
Yeni albüm, The Fallen Host ile bu kubbe çok daha görkemli, çok daha büyük, çok daha fazla renk barındıran bir şekle bürünüyor. Evvela Blueneck’in bu albümde yaylılara büyük bir rol biçtiğini söylemek gerek. Huzur veren bu zeminin genişlemesine rağmen, grubun rahatsız edici, can yakıcı, kirliği kimliği daha müphem olsa da yerli yerinde duruyor. Öte yandan, bu albümün post-rock diye adlandırdığımız müziğin belli ögeleri ihtiva ettiğini de söyleyebiliriz. Scars Of The Midwest’te baskın müzikal ton ambient iken, The Fallen Host post-rock yol haritalarından faydalanıyor. Her halükarda, Blueneck’in insanı şaşırtacak, tepki kararlarını sınayacak zıtlıklardan vazgeçmediği aşikar. Dingin bir piyanonun ya da adagio bir yaylının yumuşattığı ruha distortion bass riff’leri et döveceğiyle vurarak, insanın içindeki gizli acı noktalarını birleştirerek karanlık bir şekil ortaya çıkarabiliyor ve tam da bu yüzden Blueneck bir tercih sebebi, istenen, beklenen bir müziğin öznesi olabiliyor. Tüm bu acı içinde huzur verebilmek yahut bu huzura eşlik edebilecek sivri bir yaşam sinyalini kulaklar aracılığıyla beyne, ruha göndermek her grubun harcı değil. Nehir kenarında uzanmış gökyüzünü seyrederken kankırmızı bir bulut gördünüz, yavuklunuzun dudaklarını öperken ısırarak kanattınız, aşk şiiri yazarken kaleminizi elinize batırdınız Blueneck dinlerken, yaşadığınızı anladınız
Sanatçı: Blueneck
Albüm: The Fallen Host
Şarkı listesi:
1- Depart From Me, You Who Are Cursed
2- Seven
3- Low
4- The Guest
5- Children Of Amon
6- Weaving Spiders Come Not Here
7- Lilitu
8- Revelations
9- Lilitu (edit)
DOWNLOAD.
Bu kadar zaman yazmadıktan sonra, ilk yazdığım paragrafın acıya övgü olması birden fazla çağrışım yaratabilir. Bir zindanda işkenceye uğramış ve eninde sonunda kendimi kandırmayı başararak bir acı müptelasısı olmuş olabilirim yahut bol deri kıyafetli, bol çivili bir BDSM seansından yeni çıkmış olabilirim. Onun yerine, huzurun içinde rahatsızlığın gizli olduğunu kavradığımı ve bu şekilde huzurun daha farklı bir anlama kavuştuğunu keşfettiğimi söyleyebilirim.
Blueneck, rahatsızlığın müdahil olduğu huzursuzluğu müzikal düzlemde sergilemeye muvaffak olmuş bir örnek. Bundan üç yıl evvel çıkarmış oldukları Scars Of The Midwest albümünde tamamiyle kendilerine münhasır bir müzikal kubbe inşa etmişlerdi. Bu kubbe son derece yumuşak hatlara sahip olsa da ve müthiş bir huzuru temsil etse de, kaotik bir çok rengi içinde barındırıyordu. Scars Of The Midwest, alternatif metal müziğin kirli dokusunun bulaştığı ve fakat yumuşak ambient tınılar tarafından zemini oluşturulmuş bir albümdü ki bu denli zıtlıklarla inşa edilmiş her şey gibi tercih sebebiydi şahsım açısından. Gel gör ki, zıtlıklara yahut zorluklara herhangi bir önem atfedilmeyen, ilaç dolabından ilaç seçer gibi müziğin seçildiği bir dünyada Blueneck inşa ettiği o görkemli kubbenin altına çok az kişi sığdırabildi.
Yeni albüm, The Fallen Host ile bu kubbe çok daha görkemli, çok daha büyük, çok daha fazla renk barındıran bir şekle bürünüyor. Evvela Blueneck’in bu albümde yaylılara büyük bir rol biçtiğini söylemek gerek. Huzur veren bu zeminin genişlemesine rağmen, grubun rahatsız edici, can yakıcı, kirliği kimliği daha müphem olsa da yerli yerinde duruyor. Öte yandan, bu albümün post-rock diye adlandırdığımız müziğin belli ögeleri ihtiva ettiğini de söyleyebiliriz. Scars Of The Midwest’te baskın müzikal ton ambient iken, The Fallen Host post-rock yol haritalarından faydalanıyor. Her halükarda, Blueneck’in insanı şaşırtacak, tepki kararlarını sınayacak zıtlıklardan vazgeçmediği aşikar. Dingin bir piyanonun ya da adagio bir yaylının yumuşattığı ruha distortion bass riff’leri et döveceğiyle vurarak, insanın içindeki gizli acı noktalarını birleştirerek karanlık bir şekil ortaya çıkarabiliyor ve tam da bu yüzden Blueneck bir tercih sebebi, istenen, beklenen bir müziğin öznesi olabiliyor. Tüm bu acı içinde huzur verebilmek yahut bu huzura eşlik edebilecek sivri bir yaşam sinyalini kulaklar aracılığıyla beyne, ruha göndermek her grubun harcı değil. Nehir kenarında uzanmış gökyüzünü seyrederken kankırmızı bir bulut gördünüz, yavuklunuzun dudaklarını öperken ısırarak kanattınız, aşk şiiri yazarken kaleminizi elinize batırdınız Blueneck dinlerken, yaşadığınızı anladınız
Sanatçı: Blueneck
Albüm: The Fallen Host
Şarkı listesi:
1- Depart From Me, You Who Are Cursed
2- Seven
3- Low
4- The Guest
5- Children Of Amon
6- Weaving Spiders Come Not Here
7- Lilitu
8- Revelations
9- Lilitu (edit)
DOWNLOAD.
4 mırıltı.:
uzun bir aradan sonra, yeniden merhaba!
Uzun zamandır pusuya yatmış, yazmanı beklemekteydim. Küskün olduğunu düşünmek istemesem de, bi ara öyle bile sandım. Yazdığını görmek güzel ve bu albüm de güzel. Daha önce dinlememiş, hatta varlıklarından haberdar olmamıştım. Bir teşekkürü borç bilirim..
bence bu kesinlikle en başarılı yazılarınızdan biri. çıkarımlarınız harika. bravo ve albüm için teşekkürler.
hey maşşallah diyorum albüme
Post a Comment