20081222

2008; En İyi 20 Albüm.

2008'in en kötü albümlerinden bahsederken de, girizgâhta belirtmiş olduğum gibi, yılın şu dönemi, müzik ile ilgili kişiler açısından bir en iyiler/en kötüler kıyaslamasını da beraberinde getiren bir özellik taşıyor. Her ne kadar bu tip listelerin şahsa münhasır olması bir tatsızlığı beraberinde getirmiş gibi gözüküyor olsa da, bu tip listelerde gerçekten çok kötü olduğuna inandığımız albümlere yahut isimlere rastlasak da, bence yıl sonunun en eğlenceli telaşı bu listelerde yatıyor.

2008 hakkındaki naçizane listem şöyle, heyecan yaratma niyetine sondan başa;



20) Bohren Und Der Club Of Gore - Dolores

Almanyalı Bohren Und Der Club Of Gore, altıncı albümleri Dolores'i sonbahar ortalarında yayınladı. Gecelerin uzamaya başladığı bir mevsime yakışır şekilde, zifiri karanlık bir jazz melodisiyle inliyordu kulaklarımız Dolores'le. Dürüst olmak gerekirse, bir Black Earth ya da Geisterfaust değil bu albüm; grubun kronolojisi özelinde değerlendirilirse çok parlak bir yere sahip olmayacaktır diğer albümlere kıyasla fikrimce. Amma ve lakin, 2008 özelinde değerlendirdiğimiz vakit, bu listede yer alması elzemdi Dolores'in.




19) iLiKETRAiNS - Elegies To Lessons Learnt

Aslında iLiKETRAiNS'in ilk albümü Elegies To Lessons Learnt, 2007'nin son aylarında piyasaya çıkmıştı; son aylarda piyasaya çıkan her albüm gibi de sıralamalara girememişti. Her ne kadar grup, 2008 sonu için The Christmas Ship adlı ep'yi yayınlasa da, Elegies To Lessons Learnt'ü 2008 listesine sokmak için herhangi bir beis göremiyorum. Zira grup, daha oturaklı bir kimliğe bürünmüş ve daha derin sulara yelken açmıştı bu albüm ile.




18) This Is Your Captain Speaking - Eternal Return

Artık şablonlaşmaya başlayan müzikal yapıdan ne kadar bıktığımı defalarca açıklamışlığım var bu internet sahifesinde, belirli bir formüle ayak uyduran ve bu formül çerçevesinde enine genleşen gruplara bir türlü ısınamayışım da bundan. Benzer bir şekilde formüller üzerinden sonuca giden bir This Is Your Captain Speaking'den söz etmek mümkündü, ilk albümleri Storyboard söz konusu olunca. Lakin yeni albüm, Eternal Return, farklılaşmayı ve gelişmeyi -biraz da gidiş/geliş ekseninde- yansıtmayı becermiş bir albüm olarak hatırlanacak.


17) Maybeshewill - Not For Want Of Trying

Farklılaşan ve hatta apayrılaşan bir başka grup da Maybeshewill. Müziğin elektrik ile ilintili bölümünün domine ettiği ilk albümleri Japanese Spy Transcript öylesine beğenilmişti ki, yeni albümde herkes benzer bir tadı yakalamak için hazır bekliyordu. 65daysofstatic'in düştüğü bu hataya düşmeyip, bayağılaşmaktan kurtulan Maybeshewill, daha ağır ve daha heavy metal kokan bir albümle çıktı dinleyicisinin karşısına, 2008'de. İşin güzel tarafı, değişirken bile özlerini kaybetmeyip, kimlikleriyle bütünleşmiş o film sample'larına yer vermeyi de ihmal etmeyerek geçmiş günleri de yâd ettiler.


16) Exxasens - Polaris

Büyük şirketlerin, başka müzisyenlerin, enstrüman sponsorlarının destek çıktığı kişisel projelerin dışında bulunan, kendi halinde ve kendi başına müzik yaparken albüm çıkarmaya karar verip bunu başaran, bu çıkardığı albümü Dünya'nın bir diğer ucundaki başka insanlara dinletmeyi başaran, dinlediğinden de haz almasını sağlayacak şekilde kaliteli bir iş ortaya çıkaran kişiler, benim gözümde gerçek sihirbazlar. İspanyadaki bir odada çalınan gitarı Türkiye'de duymamız ve duyduğumuzdan zevk almamız kadar sihirli başka hiç bir şey göremiyorum müzik ile ilgili. Exxasens tüm bunlar yüzünden, bu listede.


15) Grails - Take Refuge In Clean Living

Grails'in 2008'de çıkardıkları iki albümden biri Take Refuge In Clean Living. Nisan ayında çıkan bu albümden sonra, Grails ekim başı gibi Doomsdayer's Holiday'ı yayınlamış ama belli ki aceleciliğinin kurbanı olmuştu. Her halükarda sindire sindire yaptıkları ve grubun parlaklığını hakettiği biçimde taşıyan bir albüm sığdırmayı başardılar 2008'e. Yaşar Alptekin'in Grails dinlediği bir Türkiye tahayyül ediyorum.




14) Subheim - Approach

Sonbaharın ilk yağmurunda, bir banka mıhlanıp kalmamın ve 1 ay boyunca binbir virüs ile mücadele etmemin en büyük müsebbibiydi Subheim. Yunanistan'dan, yanıbaşımızdan, çıkan bu tek kişilik proje, 2007'de yaşanan Kashiwa Daisuke çılgınlığını anımsatıyor bana her şeyiyle. Bir bilgisayar insanın yüreğini nasıl ele geçirebilir sorusunun cevabıdır Subheim.




13) Glowworm - The Coachlight Woods

2008'in en büyük sürprizlerinden biri olarak görüyorum Glowworm'ü. Yerel bir grubun pek de iyi olmayan bir kayıtla fezaya süzülüşüdür benim için The Coachlight Woods; bilgisayar tuşları ve keman yayları arasındaki şiir gibi paslaşmalar bile bu albümün mutena bir yeri hakettiğinin kanıtıdır.






12) Max Richter - 24 Postcards In Full Colour

Zaman zaman kendime sorduğum bir soru; Max Richter, dünya tarihinin en parlak yüzyılında, 19. yy'da yaşasaydı, bu besteleri o zaman yazsaydı, acaba ne olurdu? Kanaatimce, en az bir Liszt kadar bilinir, bir Chopin kadar çalınırdı; ismi de sadece Richter olarak anılacak kadar ünlü bir marka haline gelmiş olurdu. Sahiden de o yüzyıllarda yaşayan bir adamın günümüze gönderdiği notalar da olabilir bunlar, konu edilen kartpostallar gibi.




11) The American Dollar - A Memory Stream

Tek albümle rüşdünü ispatlamış bir gruptu The American Dollar. The Technicolour Sleep, ilk albüm olmasına rağmen, grubun tüm potansiyelini gözler önüne seren bir özelliğe sahipti. Hal böyle olunca, beklentiler yüksek tutulmuştu yeni albüm için. A Memory Stream, bu beklentileri kesinlikle boşa çıkarmayan bir albüm olarak kalacak zihinlerde; duru ve zeka dolu bir müziğin The American Dollar ismiyle olan tezahürü.




10) Mogwai - The Hawk Is Howling

Sigur Rós müziğini saçma bir şekle sokarak daha çok satmanın planlarını yapar ve ergenliği henüz üzerinden atamamış gençlerin icra ettiği kopya müzikleri Mogwai ile kıyaslar iken, Mogwai farklılaşmak ile karaktersizleşmek arasındaki fark üzerine ders veriyordu The Hawk Is Howling ile. 2008'in en iyi albümü değil belki ama tartışmasız en doyurucu albümü The Hawk Is Howling; Mogwai'a duyulan saygıyı bir kez daha anlamamıza yardımcı oluyor.




9) Sumner McKane - What A Great Place To Be

Huzurla ilgili boyanan bir tablo ya da çekilen bir fotoğraftı What A Great Place To Be; içinde Ev'e dair kocaman ama gizli bir alan vardı. Sumner McKane'in huzur ve sükûnet doldurduğu notaları taşıyan o albümlerinden bir tanesi değil sadece What A Great Place To Be, duygusal bir bütünün de iletkenliğini taşıyan bir nesne aynı zamanda.





8) Homesick For Space - Please Continue

2003 yılında yayınlanan Unison'dan sonra sır olmuştu Homesick For Space. Aradan 5 yıl gibi uzunca bir süre geçtikten sonra, 2008'de geri döndüler Please Continue ile. Emo-rock'ın henüz saç şekli formatına girmediği ve naifliği ile tanınabilir olduğu yıllardan, 2008'e atlarken, Homesick For Space naifliğini de yanında getirmişti. Unison'daki kadar vurucu ya da yıkıcı değildi belki ama, kendini belli etmeyi başaracak kadar özel bir albümdü Please Continue.




7) Detektivbyrån - Wermland

Detektivbyrån da, 2008 içinde iki albüm çıkaran bir grup. E18 yaza girmeden hemen önce, Wermland ise yaz bittikten hemen sonra piyasaya sürülmüştü. Albümlerdeki şarkıların renkli dondurmaları anımsattığı düşünülürse, yerinde bir uygulama olduğunu söyleyebiliriz bunun. Karnavalın en cafcaflı yerinde çalan müzikleri anımsatıyor Wermland, şu kapkara soğuk günlerde bile.





6) Eksi Ekso - I Am Your Bastard Wings

Yaz aylarından bahsediyorken, aslında 2008'in en fazla konuşulan albümlerinin de bu aylarda çıktığını söylemek gerekli herhalde. Sigur Rós faciasının hemen ardından Eksi Ekso ilaç gibi gelmişti kulaklarımıza; bir çok enstrümanın bir çok müzikal akıma bulaştığı bir albümdü I Am Your Bastard Wings. Bu arada yeri gelmişken söylemekte de fayda var; pek çok sanatçının, sanki biz albümlerini yan sokaktaki bakkaldan alabilecekken download linkleriyle uğraşıyormuşuz gibi takındığı "seni hırsız, sil linkimi" tavrına tezat bir şekilde, Eksi Ekso üyeleri bir kaç kelime Türkçe öğrenme çabasıyla, Türkiyedeki herkese selam yollayan bir mail atmıştı aylar evvel; selamı iletmiş olalım.


5) Anathema - Hindsight

Her birimizin ilk-gençliğini perişan etmişti Anathema. Şimdi büyüdük, ilk-gençliğimizi perişan eden her şey unutuldu, Anathema Türkiye'ye tatil için gelir oldu ama Hindsight ile raison d'être'larının ne olduğunu göstermeyi akıl etmeyi başardılar; her şartta dinleyeni perişan etmek. O eski şarkılara, eski anılara, yeni eklentiler yaptılar Hindsight ile, daha da acımasız oldular, daha da acıttılar ve elbette bu yüzden daha çok haz verdiler.




4) Ólafur Arnalds - Variations Of Static

Pek çok yerde, pek çok ruh haliyle, pek çok defa dinledim bu kaydı. Ve öyle oldu ki, hakkında yazacak hiç bir şey bulamaz hale geldim; yıllardır aşık olduğunun "bana neden aşıksın" demesi karşısında girdiğin sessizlik gibi; aşığım Variations Of Static'e, ama neyine, ama neden, tanımlayamıyorum. Mübalağa yapıyor ya da mecazi anlamda kullanıyor değilim, gerçek anlamda korkunç bir kayıt Variations Of Static, her şeyiyle korkutuyor beni, hala.




3) Balmorhea - Rivers Arms

Rivers Arms'la ilgili ilk yazımda, 2008'in şimdilik en iyi albümü yakıştırmasında bulunmuştum. Aradan geçen zamanda yanılgı payımın düşük olması sevindirici bir durum olabilir ama şaşırtıcı değil. Herkes 2008 için bir liste yapmış olsa muhakkak bir yerlere yazacaktır Rivers Arms'ı; öylesine güzel, öylesine duru ve öylesine samimi bir havaya sahipti. Eski şarkılara yapılan yeni düzenlemeler, yeni şarkıların özündeki o eskilik, Balmorhea'nın yerinde saymadan, emek vererek yaratmaya çalıştığı o şeyin içimizdeki tezahürü; her şeyiyle bir bütün ve her şeyiyle cezbedici Rivers Arms.


2) Glissando - With Our Arms We March Towards The Burning Sea

Leeds biraz İstanbul'a benzer; minik bir İstiklal Caddesi, minik bir Kadıköy meydanı, minik bir Haydarpaşa'sı vardır. Herhalde bu yüzden, ihtiva ettiği duygusallık da İstanbuldakiyle benzerlik taşıyor. Leedsli Glissando'nun duygusallığını bu kadar kolay benimsememizin bunda payı nedir, bilemiyorum. Ama kesin bir şey söylemek gerekirse, With Our Arms We March Towards The Burning Sea, 2008'in en yoğun albümüydü. Grekken'i ilk dinleyişimde ağzımdan çıkıveren o ahı tekrar eder dururum her Glissando dinleyişimde, bir kerameti var olmalı bu yüzden. O kerametten mütevellit, ikinci sırada Glissando.


1) Fjord Rowboat - Saved The Compliments For Morning

Gelelim 2008'in en iyisine.
Fjord Rowboat, reverb tuşunu tekrar sonuna kadar çevirmemizin tek sorumlusu oldu Saved The Compliments For Morning sayesinde. Her biri birbirine benzeyen kalitesiz gürültülü indie-pop grupları, yıllardır aynı müziği icra eden brit-rock'çılar, şablonlarından vazgeçemeyen post-rock fanatikleri; geçmişten gelen shoegaze rüzgarını taşıyan Fjord Rowboat karşısında yerle yeksan oldular. Fjord Rowboat'un samimiyeti, her notada, her sözde hissedilebilir bu albümde; ne tip bir heyecanla yapıldığı, ne tip bir yoğunluk ihtiva ettiği öyle rahat anlaşılıyor. Ayrı ayrı her şarkısıyla ve grup kimliğinin yansımasıyla, birincilik payesini hiç düşünmeden veriyorum Fjord Rowboat'a.


En iyileri sıralamışken, en iyi albümlerin en iyi şarkılarına da değinebiliriz. Her ne kadar bu "en iyi şarkı" tanımlamasından hazzetmesem ve toplama albüm mantığını kasıntı bulsam da, 2008'in müzikal anısı ya da Limbo Pillow'un yıl sonu hediyesi niyetine değerlendirilebilir bu toplama albüm.

1- Fjord Rowboat - Simply Stood
2- Glissando - Grekken
3- Balmorhea - Limmat
4- Ólafur Arnalds - Himininn Er Að Hyrnja, En Stjörnurnar Fara Þér Vel
5- Anathema - Flying
6- Eksi Ekso - The Gallows
7- Detektivbyrån - Generation Celebration
8- Homesick For Space - British
9- Sumner McKane - The 20th Maine
10- Mogwai - I Love You, I'm Going To Blow Up Your School
11- The American Dollar - Anything You Synthesize
12- Max Richter - Cradle Song For A (interstate B3)
13- Glowworm - Lux
14- Subheim - Away
15- Grails - Take Refuge
16- Exxasens - Mira Mama
17- Maybeshewill - He Films The Clouds Pt. 2
18- This Is Your Captain Speaking - Part 3
19- iLiKETRAiNS - The Deception
20- Bohren Und Der Club Of Gore - Still Am Tresen

DOWNLOAD.

10 mırıltı.:

Vaykorus said...

Zihnine ve emeğine kuvvet..

Tebrik ediyorum böyle bir liste olayına girdiğin için.

Anonymous said...

bu blogtan oyle cok sey ogrendim ki ne kadar tesekkur etsem azdir. bu liste de harikulade olmus, ellerine saglik.

ezgi said...
This comment has been removed by the author.
ezgi said...

Subheim'i bu kadar sevdigini bilmiyordum.

Anonymous said...

the samuel jackson five yok; yerlerinde olsam atlayacak pencere arardım =))

Anonymous said...

The Daysleepers'ın yer almaması listenin en büyük eksiği olmuş bence. yıllar sonra Slowdive'dan shoegazer bayrağını devralan gruptur gözümde.

Sakallis said...

this is your captain speaking'in yeni albümü için bu listeye girmek kendini bir aşan durum zannımca. Rivers Arms ise bir numarayı bile hak ediyor.

ezgi said...

Deerhunter'a sarsan diyorum birazcik. Microcastle bariz super bir album. 2008 listende olmaliydi.

canevrim said...

farklılık için teşekkürler, ellerine sağlık

Leif said...

ilk 20'ye giren albümlerin bir kısmını daha önceden, bir kısmını ise yazıyı okuduktan sonra dinledim. dinleme zamanı ile âlâkalı olmasa da, listelerinizin sıralamasına sonuna kadar katılıyorum.

lâkin, Mogwai'nin konumuna muhalifî bir çıkış yapmak gerekir. japonya'da piyasaya sürülen versiyonunda, mevcut olan 3 adet bonus track'i dinlediğinizde Mogwai'nin hakkının biraz daha yukarılarda olduğunu düşünebilirsiniz.

sıralama, klasizmine dahil olupta, içtimaî fikirlerinizi bile ulaştırdığınız için ayrıca teşekkür ediyorum.

saygılar.

dipnot: Fjord Rowboat'un klavyecisi ve vokalisti ile internet üzerinden tanışma fırsatı buldum. icra ettikleri müziğe tezaten çok alçak gönüllü, sevecen birisi kendisi. =)