20101007
Korhan Futacı ve Kara Orkestra - Korhan Futacı ve Kara Orkestra
Geçmişte yazdıklarımı okuduğum zaman, geçmişte yaptıklarımı veyahut söylediklerimi hatırladığım zaman kendimi bir hıyar gibi hissediyorum. Normal bir durumda bu hissin utanç ya da hüzün yaratması beklenebilir, oysa benim hissettiğim tadın içinde zafer var. Kendimi eleştirebilmem, kendimi bir hıyar olarak tanımlayabilmem bana Geçmişteki Ben'i yendiğimi gösteriyor, daha iyi olduğumu, daha fazla olduğumu. Bunun adı pişmanlık ve ben pişman olmaya bayılıyorum. Ama genel bakışta, biz insanlar, her nedense, kendi ürettiğimiz duygular ve kendi tanımladığımız kelimeler olmalarına rağmen, pişmanlık ile suçluluğu karıştırıyor ve pişman olmaktan kaçınıyoruz. Filmlerin, kitapların özenle yaratılan rol modeli karakterleri hayatlarında asla pişman olmadıklarını söylerken onlara öykünüyor ve onların repliklerini tekrarlıyoruz, üstelik bu tekrarı yaparken bir buzdolabının son teknolojiyle geliştirilen özelliğini müşteriye anlatmaya çalışan satış temsilcisine benzeyen bir böbürlenme ifadesi oluyor yüzümüzde: "Biliyor musun, ben hiç pişman olmadım!"
Eğer bir insan hayatında hiç pişmanlık duygusu yaşamadığını söylüyorsa, iki seçenekten bahsedebiliriz.
a- Bu insan yalan söylüyordur.
b- Bu insan hayatı boyunca hep aynı insan olarak kalmış, yerinde saymıştır.
Cevap kağıdında ne yazarsa yazsın, pişman olmama halinin ne kadar hazin olduğu ortada. Bu yüzden pişmanlığı kucaklamak ve pişman olmaktan bıkmamak gerekiyor. Örneğin ben, bu yazının henüz ilk paragrafında bu kadar fazla aynı kelimeyi tekrar ettiğim için bir kaç ay sonra büyük bir pişmanlık hissedeceğim ve kendi kendime hıyar diyeceğim.
Bunu sık sık yapıyorum. Rastgele yazdığım bir hikayeyi açıp daha ne kadar zayıf olabilirdi diye düşünüyorum, yahut bu blogdaki herhangi bir yazıyı tekrar okuyup vay hıyar diye mırıldanıyorum. Bundan evvel yazdığım DANdadaDAN yazısı örneğin, bana bu hissi en kuvvetli şekilde yaşatan yazı olabilir. Konserden çıkıp eve geldiğim gibi kaleme almaya çalışıp, sonunda elle tutulur en ufak bir şey anlatmamış olmam şu an bana son derece itici geliyor mesela. Halbuki bir çok kere dinlediğim, dinlerken bir çok şey hissettiğim, bazı anlarla mühürlediğim bir grup hakkında söyleyeceklerim olmalıydı, yok ise yazmamalıydım. "Hiç bir şey söylenemez, öyle acayip ki anlatılamaz" diye geçiştirmek, kendisini sosyo-dijital platformlarda AnLaTıLmAZ, YaŞŞaNıRR şeklinde ifade etmeye çalışan adamın beyhûde çabasıyla benzerlik gösteriyor. O yüzden bu yazıda hem evvelce yaptığım hatayı biraz olsun telafi etmek için DANdadaDAN'dan bahsetmeye çalışacağım, hem de Korhan Futacı ve Kara Orkestra'dan.
DANdadaDAN, bu ülke tarihinin gördüğü belki de en garip alternatif rock grubuydu. Bunu buraya koyduktan sonra şimdi burada şunu sorgulamak gerekiyor; yirmi yılda zor benimsenen rock örneği ortada dururken, alternatif rock olarak adlandırageldiğimiz janrın bu kadar kolay özümsenmesinin sebebi ne ola? Naçizane fikrim çoğu alternatif rock şarkısının, dinleyicinin evvelce aşina olduğu ecnebi grupların müzikleriyle benzerlik göstermesi. Ama bundan daha da önemlisi şu ki, klasik rock kalıplarının dışında yer alan bu janrın, genetik hafızamıza ya da kültürel kodlarımıza işlemiş tınılara ve enstrümanlara yer vermeye açık olması ve Türkiyedeki çoğu alternatif rock grubunun bu yol haritasından faydalanmış olması. Biraz irdelediğimiz zaman, yeraltı ve ana-akım parantezlerinin arasında yer alan çoğu grubun bu formatta değerlendirilebileceğini görebiliriz. DANdadaDAN bu konuda büyük bir istisnaydı. Ne daha önce formülü tutmuş tarifleri tekrar eden, ne de Türk'ün aşinalığına oynayan bir müziği vardı. Filhakika, saksafon gibi bize çok 'batılı' gelen hatta biraz züppe bulduğumuz bir enstrümanı müziklerinin odağına yerleştirdiler. Bu haliyle müzik camiasında kendilerine münhasır bir yer edinmiş olmaları bile başlı başına mühim bir hadise olarak görülebilir. Ancak DANdadaDAN'ın, bu algıya göre alıcılarını ayarlamış dinleyiciler için ihtiva ettiği çok daha önemli bir özellik vardı ki, bu da müziklerinin yakınlığı, sıcaklığıydı. Bu anlatılması, tarif edilmesi, uygulayabilmek için yol haritalarının çıkarılması imkansız bir durum. Ama dinlediğin bir müziğin mesafesi ve ısısı kulaklar tarafından algılanabiliyor. Her iki sebeple de, benim nezdimde gelmiş geçmiş en iyi yerli gruplardan biri olduklarını söyleyebiliyorum.
Ne yazık ki bu güzide grup da her güzel şey gibi sona erdi ve fakat her çok güzel şey gibi haddinden erken bir sondu bu. Neler yaşandı, bu ayrılığa ne sebep oldu bilmiyoruz. Dahası ilgilenmiyoruz. Amacımız magazin değil müzik olduğu için sebepleri irdelemektense sonuçlara yoğunlaşmak daha verimli olabilir. Zira uslu çocukların eninde sonunda Şirinler'i görmesi gibi, biz de en sonunda Korhan Futacı ve Kara Orkestra'yı dinleyebiliyoruz.
Korhan Futacı hem Tamburada'nın hem DANdadaDAN'ın dinamosuydu, orta sahanın belkemiğiydi, vokalleri ve saksafonuydu. O ve kara orkestrası öyle sanıyorum ki yaklaşık bir buçuk yıldır birlikteler ve en nihayetinde albümlerini geçen aylarda yayınlayabilme şerefine nail oldular. Söylemek gerekir ki, kendi adlarını taşıyan bu albümleriyle sahiden de DANdadaDAN'ı hatırlatıyorlar. Bunun olması son derece doğal ve anlaşılabilir bir durum. Eninde sonunda bir şeyin özünün farklı bir isim altında sunulması, olsa olsa bir form değişikliği yaratıyor ama o esas vurgu baki kalıyor. Bu albüm de her ne kadar -doğal olarak- DANdadaDAN benzerliği taşısa da aradaki farklar muhtelif. Saksafonların daha geri planda kalması ve dört başı mamur bir rock halesinin daha çok hissedilmesi bir yana, sanıyorum ki en önemli detay, albümdeki neredeyse tüm şarkıların çok müphem de olsa Türk işi tınılar ihtiva etmesi. Ancak bunlar, daha evvelden belirttiğim o genetik kodlara işlemiş, aşinalık uyandıran baskın melodiden ziyade, en çok bir kaç notayla üzerinden geçilen gizli, bulanık ipuçları gibi. Bu yerellik hissedilebilirken, saksafon gibi 'batılı' bir enstrümana artık ksilofon, e-bow gibi daha uzak mesafeli çalgılar eşlik ediyor. Bu bir arada kalmışlık ya da nereye yüzünü dönememişlik hissinden, her şeyi karıştırıp ortaya çıkan saçmalığa da füzyon diyelim uyanıklığından çok, kararında ve yerinde yapılmış bir hoşluk. Ve yine son tahlilde, Korhan Futacı'nın ciğeri -hem sesi, hem nefesi-, şarkıların o boşvermişliği ve özellikle o son şarkıdak başıbozukluk yine yakın mesafeden, yüksek dereceden bir müzik ortaya çıkarıyor.
Tüm bunların yanında albümün fevkalade bir ustalıkla kaydedilmiş olduğunu da eklemem şart. Hücum kayıt gibi amatör, hataya çok yatkın bir biçimde kaydedilmiş olsa da çok güzel bir biçimde elden geçmiş. Öyle ki, iyi bir kulaklıkla dinlendiğinde gerçekten fark ettiren albümlerin bu ülke sınırlarında bir elin parmağını geçmediği düşünülürse bu albümün hanesine bir yıldız daha ekleyebiliriz.
Son olarak, daha önce DANdadaDAN'da yaptığım hatayı bu kez yapmayacağımı belirtmek istiyorum. Biliyorsunuz böyle durumlarda bir albümün tamamını sunmaya gönlüm el vermiyor, özellikle çok cüzi bir miktara her yerden alınabilecekken. Bunun için zaten internette bir çok link mevcut, bir kaç google aramasına bakıyor. Ben kendimi bu şekilde konumlandırmayı istemediğimden hem de bu kadar da kolaycı olunmasını doğru bulmadığımdan sadece bir kaç parçayı sunuyorum. Ki onu bile yaparken çekince hissetsem de, en azından bir kaçınızın albümü almak için şevkleneceğinizi ve cd'lerinizin arka yüzünü de otomobilinizin dikiz aynasına asmaktan başka işlevler için kullanacağınıza inanıyorum.
Sanatçı: Korhan Futacı ve Kara Orkestra
Albüm: s/t
Şarkı listesi:
1- Zor İşler
2- Ağlayamam Ben
3- Sarma
4- Unutulmasın Bu Yaz
5- Geleneksel Mahşer Günü
6- Abra Kadabra
7- Sien
8- Episode 1
DOWNLOAD.
söyleyen; dream endless. at 03:30
damgalar dandadadan, korhan futacı ve kara orkestra, post-rock, rock, saxophone, third world first class, turkish
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 mırıltı.:
Post a Comment