20100119

Álfheimr - These Songs We Sing Will Fade To Silence
























Ortalama 80 kilogramlık et yiyen bakteriler olarak yaşadığımız bu dünyada, en hızlı ve en çabuk tüketilen sanat dalı olan müziğe dair kavramların etlerini kemirdiğimiz, ortada bir kaç parça kemik, tırnak, diş ve saç teli bırakıp daha da şişkin bir vaziyette yolumuza devam ettiğimiz malum. Her bir organından tutup çekiştirmeden, dişlerimizi derisine geçirmeden önce "indie" kavramı da bir janrdan fazlasıydı. Bugünlerde düşük tempolu, yumuşak geçişli, basit akorlu ve düşük oktavlı bir müzik janrı olarak tanımlayageldiğimiz indie, kıpkırmızı yanaklara sahip olduğu vakitte plak şirketlerinden bağımsız müzik yapan idealist bir müzik akımını temsil etmekteydi. Punk'ın o meşhur "do it your self" öğretisinden geldiğimi defaatle dile getirmiştim, dumanı üzerinde tüten bir yazıyla müzik endüstrisine yaklaşımımı da çok net bir biçimde dile getirdim; hal böyleyken bağımsız -indie- sanatçılara özel bir alaka besliyor olmam da normal.

Álfheimr, Özgürlükler Ülkesi'nin en batısında yaşayan Madison'ın projesi. These Songs We Sing Will Fade to Silence albümünü kendi başına çıkarmış Madison, albümün her aşamasıyla bizzat kendi ilgilenmiş. Bu yüzden öznellik kokuyor bu albüm bir hayli ve ben bu yüzden seviyorum böyle albümleri. Evet duyduğumuzda aklımızın yerinden oynamasına sebep olacak denli karmaşık bir müzik vaad etmiyor bu albüm, bir müzikal dehayı işaret eden besteler içermiyor ya da plak şirketlerini peşinden koşturacak bir yenilik de taşımıyor ama fena halde insan kokuyor işte. Öte yandan elektronik bazlı müziğin artık çocuk oyuncağı olduğu ve hominidae familyasına dahil olan her canlının rahatlıkla elektronik müzik yapıp Urban Outfitters yahut American Apparel'dan da alış veriş yapmayı ihimal etmeyerek kendine sanatkar dediği şu zamanlarda Álfheimr'in müziği itinayı sonuna kadar hak ediyor.

Lakin Álfheimr'i mütena bulduğum esas husus müziğinden ziyade söylemleri. Albümünü bedava paylaşan Madison, dijitalize edip .rar dosyalarına sıkıştırdığı ilhamının yanına bir metin dosyası ekleyerek dinleyicisiyle tek taraflı bir iletişime geçmiş. En mühimi, müzik için para verilmesi gerekliliğini reddettiğini fakat dijital gitarlar kullandığı bu şarkılar yerine gerçek gitarları kullanarak müzik yapma arzusuna ulaşmak için bir gitar almak istediğini, bu yüzden de yardımların müziğine ne kadar katkıda bulunacağını vurgulamış. Nazar-ı dikkatimi celbeden bu metni okuduktan sonra Madison'ın MySpace'ine girerek fikr-i takipte bulunmak istedim; bir dinleyicinin sahiden de Madison'ın ihtiyacı olan gitarı alması için ona yardımda bulunduğunu görmek bir hayli hoşuma gitti. Bu samimiyet, yakınlık, açık sözlülük o kadar arzuladığım bir şey ki, hiç de adetim olmadığı şekilde Madison'a mesaj atarak konuşmak istediğimi söyledim. En nihayetinde Limbo Pillow için de bir ilk olacak biçimde ufak çaplı bir röportaj yapmaya karar verdik. Dünyanın diğer ucundaki bir adamın yaptığı müzik bu noktadan sonra annesinin kek sevgisi yüzünden dişil bir isme sahip olan sınıf arkadaşımın, iş arkadaşımın müziği oluverdi.


d.e.: Melodiler kafamızın içinde dönüp duruyor, bazen parkta oturup insanları izlerken bazen işte ya da dersteyken sonra da bir şarkı haline geliyor. Bu albümdeki şarkılar nasıl oluştu, işte ya da okuldayken mi?
Madison: Albümü kaydederken çalışıyordum, açıkçası okula gidecek param da pek yoktu. Ama şarkıların çoğu uyumadan hemen önce ortaya çıktı diyebilirim. Albümün neredeyse yarısı, uyumadan hemen önce not defterime karaladığım fikirlerden ya da melodi parçacıklarından müteşekkil.

d.e.: Tüm bu finansal problemlerle boğuşurken ve iş rutinine hapsolmuşken böyle dolu bir albüme imza atmak zor olmadı mı?
Madison: Albümdeki tüm kayıtları ben gerçekleştirdim, mixing ve mastering'ini ben yaptım; albüm için gerçekten çok düşük bir bütçeyle çalışmak zorundaydım. Şarkılarla ilgili bazı fikirlerim vardı daha evvel ama bir anda gelen bir ilhamla her şeyi tek bir fikir çerçevesine oturtmaya karar verdim. Gelişigüzel bir şekilde oldu her şey ama ortaya çıkan sonuç da beni memnun etti, ben de üzerine gittim.

d.e.: O halde bir amacın, bir sebebin vardı. Neydi bu?
Madison: Evet, tuhaftır ki bir amacım varmış gibi hissediyordum, sanki yapmam gereken bir şeyi yapıyormuşum gibi. Hiç bir zaman kelimelerle aram iyi değildi, galiba albümün duygusal çıkış noktası tamamen buydu.

d.e.: Peki esas amaç ne, varmak istediğin nokta? Dünya turuna çıkmak mı, rock-star olup milyonlar kazanmak mı?
Madison: Müziğimin şimdiki halinden daha popüler olabileceğini sanmıyorum, olsa bile bu çok büyük bir sürpriz olurdu. Ama internet üzerinde oluşan bir dinleyici kitlesi var; Japonyadaki, Macaristandaki, Türkiyedeki insanların müziğini dinleyip bundan etkilenmesi bile başlı başına büyük bir olay.

d.e.:Son olarak; insanlar genelde bahanelerin arkasına saklanmayı tercih ediyor. Bir şeyi yapmak için zamanın yeterli olmadığını, imkanların kısıtlı olduğunu söyleyip hayalet gibi yaşıyorlar. Sen tam zıddını yapıyorsun, nedir bunun sırrı?
Madison: Kısıtlamaları bir özgürlük olarak görmek lazım. Tüm bu gündelik zorunlulukların yaratıcı bir yanı var. Kişisel meselelere gelince, bu da zaten kullanman gereken bir şey.


Sanatçı: Álfheimr
Albüm: These Songs We Sing Will Fade To Silence

Şarkı listesi:
1- Wasted Time, Part One: The Moon Says "I Love You"
2- Each Day We Pass is Borrowed Time
3- It Shouldn't Have Mattered
4- The Remnants of Our Shattered Lives Collide Like Glass on Glass
5- Hypnos & Thanatos (Breathing In, Breathing Out)
6- The Slow Approach to Midnight
7- Asleep and Falling There; Dead and Dying

DOWNLOAD.

5 mırıltı.:

Leif said...

Bir önceki yazıdan Rapidshare de nasibini alabilseydi de, albümü indirebiliyor olsaydık. Aslında, bu da başlı başına bir husus. Şöyle ki; Rapidshare'den uzun süredir dosya çekilmiyor, "parayı az gördük, vuralım gözlerine alalım ellerinden paralarını" edası ile hareket ediyor hatırı sayılır bir süredir. O yüzden, albümleri Megaupload veyahut bildiğin başka bir siteye upload edebilirsen, müteşekkîr olurum/z. =)

dream endless. said...

Durumun farkındayım, yakın zamanda farklı alternatifleri kullanacağım. drop.io düşünüyorum, megaupload'un hantallığı ve limiti de can sıkıcı. Bir de tabii bu kadar dosyayı tekrar upload etme durumu var. Önerisi olan varsa buyursun.

Leif said...

Bundan önceki tüm dosyaları upload etmeyi düşünüyorsan, ucundan yardımım dokunabilir aslında. Hepsini olmasa da, elimde olan kısımları upload etmeye yardımcı olabilirim. Görev paylaşımı ile, daha kısa sürede hallolur.

dream endless. said...

Bakalım, şu an en iyi saklama ve ulaşım hangi dosya transfer sitesinde, araştırıyorum; hepsinin kendince artıları ve eksileri var. Şu an kafam fazla karışık bunu düşünmek için, bir süre sonra blog'a uzunca bir süre ara vermek durumunda kalacağım, o zaman bir duyuruyla kolektif bir çalışma yapılabilir, nihayetinde arşivsel değer taşıyor dosyalar bir yandan, kaybolsun istemiyorum.

Oguz said...

Türkçe röportajını bu kadar çabuk okuyacağımı düşünmüyordum Alfheimr'ın. Albüm herkesin dikkatini feci biçimde çekmiş gibi görünüyor.