Toplu taşıma araçlarındaki zoraki yakınlıktan hiç hazzetmedim, kimse de meraklısı değildir sanıyorum. Tanımadığın adamın ter kokusu, ten kokusu, sesi, parmakları, kıyafetleri; her şeyi ayrı bir yabancı ve öylesine itiyor o yabancılık bizi. Eskiden bu yabancılığa karşı tepki koyardım, rahatlamak için yayılarak, hazzetmediğime uzun uzun bakarak. Öyle bir hal almıştı ki bu uzun uzun bakma hali, birini bakışlarımla rahatsız etmeyi bir meziyet gibi görmeye başlamıştım. Zamanla, insanların gözüne gözüne bakmaktan vazgeçtim, sadece muhataplarımın gözünün içine bakar oldum. Ne var ki, Bursa metrosu öylesine bir yakınlık sunuyor ki insana, hemen karşında oturan kişinin gözlerine bakmaman imkansız oluyor. Bu durum öyle rahatsız edici ki, bakmamaya çalıştıkça daha da geriliyor, daha da bakmaya zorluyorsun kendini. İşte böyle durumlardan birinde, bugün, yaşlı bir adam ile gözgöze geldik. Yalnız ilk defa, böyle bir durumda, sadece gözlerine değil, göz bebeklerine baktım karşımdakinin. Ve çok garip bir şey oldu; adamın tüm acılarını, tüm yaşlılığını, tüm yorgunluğunu, tüm çaresizliğini, tüm fakirliğini, tüm bıkkınlığını, tüm korkularını okudum gözlerinde. Etrafıma baktım, diğer köşede oturan, yüzüne tam yarım saat boyunca makyaj yapmış şu kız, nasıl bir hissiyat taşıyordu, derdi neydi, arzuları ne olabilirdi, hepsini gördüm. Elinde poşetle ayakta bekleyen yaşlı kadının öfkesi, okuldan çıktığı gibi gömleğinin düğmelerini açan ter kokan çocuğun düşünceleri, üç sıra ilerde olmasına rağmen soğan kokusu açıkça duyulan adamın utancı, her biri o kadar net, o kadar okunabilir bir hale geldi. Bir anda insanlar şeffaflaştılar gözümde, bir anda sanki hepsinin acılarına ortakmışım ve bu insanlar yabancı değiller de, akrabalarımmış gibi, öylesine acıdım, öylesine üzüldüm ki hepsine, ağlayasım geldi, titredim, dudaklarımı ısırdım.
Bir vahiy gibi indi üzerime insanların mutsuzluğu, gözleri sanki zindanlarının kapısındaki bir delikti, çıkmak için can atıyor gibiydiler. Bir tanesinde, tek bir tanesinde bile renk, ışık, umut yoktu, o kadar mutsuzdular. Öte yandan daha 45 gün olmasına rağmen, etrafta renkli, pırıltılı, kocaman yılbaşı süsleri gözükmeye başlamıştı bile. Alışveriş merkezlerinde oradan oraya sarkan metalik renkli kar tanesi modelleri, market girişlerinde çam ağacı sembolleri ya da çam ağaçları, salak bir düzenle yanıp sönen renkli ışıklar, bütçesi daha kısıtlı işletmeler için berbat bir şekilde yazılmış "Hoşgeldin 2009" yazıları. Her şey hazırdı. Sanki bu mutsuzluğu, bu çaresizliği, bu tutsaklığı yaşayanlar biz değildik, sanki dünya parıltılı süslerden, mutlu hoşgeldinlerden, ışıl ışıl renklerden ibaretti. Hayır, hayır, "yaşlanıyoruz ve siz bunu kutluyor musunuz" temelli o bayat şeyi anlatmıyorum. Hepimiz bu kadar mutsuzken, mutlu olma bahanesini 45 gün önceden nasıl hazırlayabiliyoruz, buna şaşırıyorum sadece.
Benzer bir bahaneyi çok önceden hazırlamış birileri daha var. iLiKETRAiNS, 2 hafta önce, Noel için, Christmass Tree Ship isimli bir ep yayınladı. Ne var ki, Noel ya da yılbaşı için yapılmış şeyler arasında, belki de en karanlık, en gerçek hislerimizi yansıtan şey olma özelliğini taşıyor bu ep.
iLiKETRAiNS'in alamet-i mümeyyizesi olan vokaller bu kayıtta yok. Dave Martin bu sefer o depresif, zifiri karanlık sesini değil, gitarı kullanmış. Tüm albüm de bir kerede kaydedilmiş, şarkılar arasında hiç bekleme yapılmamış zaten albüm de tek bir şarkıdan oluşmuş gibi bir izlenim bırakıyor, diyebiliriz.
Bir grubun, müzikal anlamda en fazla göze batan özelliğini çıkarıp yeni bir surette bir şey üretmesi önemli, ama herkese mutluluğu, parlak ışıkları ve metalik renkli kar tanesi modellerini modellerini anımsatan bir olayı böylesine koyu bir renge boyamak çok daha önemli ve deneyimlenmesi gereken bir vaka. Belki böyle daha şeffaf, belki böyle daha mutsuz ama böyle daha gerçeğiz.
Sanatçı: iLiKETRAiNS
Albüm: The Christmas Tree Ship
Şarkı listesi:
1- The Christmas Tree Ship
2- South Shore
3- Two Brothers
4- Three Sisters
5- Friday-Everybody Goodbye
DOWNLOAD.
Bir vahiy gibi indi üzerime insanların mutsuzluğu, gözleri sanki zindanlarının kapısındaki bir delikti, çıkmak için can atıyor gibiydiler. Bir tanesinde, tek bir tanesinde bile renk, ışık, umut yoktu, o kadar mutsuzdular. Öte yandan daha 45 gün olmasına rağmen, etrafta renkli, pırıltılı, kocaman yılbaşı süsleri gözükmeye başlamıştı bile. Alışveriş merkezlerinde oradan oraya sarkan metalik renkli kar tanesi modelleri, market girişlerinde çam ağacı sembolleri ya da çam ağaçları, salak bir düzenle yanıp sönen renkli ışıklar, bütçesi daha kısıtlı işletmeler için berbat bir şekilde yazılmış "Hoşgeldin 2009" yazıları. Her şey hazırdı. Sanki bu mutsuzluğu, bu çaresizliği, bu tutsaklığı yaşayanlar biz değildik, sanki dünya parıltılı süslerden, mutlu hoşgeldinlerden, ışıl ışıl renklerden ibaretti. Hayır, hayır, "yaşlanıyoruz ve siz bunu kutluyor musunuz" temelli o bayat şeyi anlatmıyorum. Hepimiz bu kadar mutsuzken, mutlu olma bahanesini 45 gün önceden nasıl hazırlayabiliyoruz, buna şaşırıyorum sadece.
Benzer bir bahaneyi çok önceden hazırlamış birileri daha var. iLiKETRAiNS, 2 hafta önce, Noel için, Christmass Tree Ship isimli bir ep yayınladı. Ne var ki, Noel ya da yılbaşı için yapılmış şeyler arasında, belki de en karanlık, en gerçek hislerimizi yansıtan şey olma özelliğini taşıyor bu ep.
iLiKETRAiNS'in alamet-i mümeyyizesi olan vokaller bu kayıtta yok. Dave Martin bu sefer o depresif, zifiri karanlık sesini değil, gitarı kullanmış. Tüm albüm de bir kerede kaydedilmiş, şarkılar arasında hiç bekleme yapılmamış zaten albüm de tek bir şarkıdan oluşmuş gibi bir izlenim bırakıyor, diyebiliriz.
Bir grubun, müzikal anlamda en fazla göze batan özelliğini çıkarıp yeni bir surette bir şey üretmesi önemli, ama herkese mutluluğu, parlak ışıkları ve metalik renkli kar tanesi modellerini modellerini anımsatan bir olayı böylesine koyu bir renge boyamak çok daha önemli ve deneyimlenmesi gereken bir vaka. Belki böyle daha şeffaf, belki böyle daha mutsuz ama böyle daha gerçeğiz.
Sanatçı: iLiKETRAiNS
Albüm: The Christmas Tree Ship
Şarkı listesi:
1- The Christmas Tree Ship
2- South Shore
3- Two Brothers
4- Three Sisters
5- Friday-Everybody Goodbye
DOWNLOAD.
1 mırıltı.:
Bunca gerçek anıya, gidişata ve gelicek olanların öncesine.. hiç ama hiç bir karşılık vermeyen bedenlere acıdım.
Yeni okudum. Yeniden okudum, okurken ki anlık hayalimi.
Çok şey varken yazılıcak.. bunlara, onlara, olmuşlara ve yazıya dair. En güzeli içimde yaşamak dedim.
Teşekkür.
Post a Comment