20091208

009




















Thrice to thine and thrice to mine; and thrice again, to make up nine.



Saatleri ayarlama enstitülerimiz yok ama zamanı insan eli değmiş bir mefhum olmaktan çıkaran bazı dayanak noktalarımız, zamanın kural kitabı olarak kullandığımız bir takım şeyler var. Mesela hiç şaşmayan intervallerle elektromanyetik enerji yayan gökcisimlerini ya da silisyum atomunun düzenli titreşimlerini zamanı tanımlamak için kullanıyoruz. Pulsar B1937+21'in etrafında altı yüz kırk iki defa dönmesini (yani altı yüz kırk iki gününü) "1 saniye" olarak tanımlamışız örneğin. O 1 saniye üzerinden dakikalara, saatlere, haftalara anlam yüklerken inançlarımızdan, kültürel birikimimizden, korkularımızdan, genetiğimizden faydalanıyoruz. Bu farklılıklar neticesinde ortaya çıkan durum şu: Hicrî takvime göre 1430, Rumî takvime göre 1425, Miladî takvime göre 2009, Çin takvimine göre Öküz yılındayız.

Takvimdeki bu değişikliklere göre çeşitli süsler, ritüeller, kutlamalar ortaya çıkıyor, tatiller oluşuyor. Alışveriş merkezlerinin camlarına beyaz köpükle "Hoşgeldin 2010!" yazılıyor, kırmızı külotlar yok satıyor, alkol almak için bir bahane daha ortaya çıkıyor, Pulsar B1937+21'e göre ayarlanmamış saatler ile geri sayım yapıldıktan sonra insanlar birbirine sarılıyor ve o anda ne yapılıyorsa bütün yılın öyle geçirileceği inancıyla umutlar tazeleniyor, o umutlar yerini artık çok değişik bir insan olma kararına bırakıyor ve ertesi gün soluk tenli, kokusu bile olmayan, boş bir sayfa kadar yorgunluk ve açlık yaratan yeni bir gün oluyor, o gün sonra devlet tarafından tatil ilan ediliyor ve evde yatıp gazete okuyup mükellef kahvaltılar etmemize izin veriliyor, kahvaltı esnasında çoğunlukla bir gece önce ne kadar çok içildiği söyleniyor ve aynı ritüelin bir dahaki yıl tekrarlanması gerekliliği üzerine bir kaç kelam ediliyor.

Benim 009 adını verdiğim yıl ise bir kaç gün sonra bitiyor. Ay'a göre düzenlenmiş ve 9 aya bölünmüş takvimimin son yaprağını kopardığımda çeşitli ritüeller ve süsler eşliğinde bazı kutlamalar yapacak ve ardından esaslı bir tatilin tadını çıkaracağım. Zira son üç dolunaydır pulsar döngülerinin ve silisyum titreşimlerinin büyük bir kısmını ders çalışmakla, french press temizlemekle, sevgilimle birlikte kitap yazmakla, burun silmekle, müzik dinleyememek ve oyun oynayamamakla harcadım. Nihayetinde "No one does more, or gets away with more than Jack"'teki Jack'ten "All work and no play makes Jack a dull boy"daki Jack'e terfi etmiş bulundum. Önümüzdeki günleri C-RPG'lerde çapkınlık yaparak, çok ama çok müzik dinleyerek, bisiklete binmeye çalışarak ve kurabiye yiyerek geçireceğim. Kurabiyeleri siz pişirmeyeceksiniz, müzikleri siz bestelemeyeceksiniz, bisikletin selesinden siz tutmayacaksınız, peki ben bunları niye anlatıyorum?

Bir kaç ay ve hatta neredeyse 2009 yılı boyunca devam etmiş olan tembellik, işgüzarlık sonucu çeşitli meraklı soruları da beraberinde getiren kuraklık, Miladî takvim 2010 yılını gösterdiği zaman giderilmiş olacak. Gelenekselleşmiş en kötüler ve en iyiler listesinin yanı sıra ocak ayında siz okuyucuları neler bekliyor bir göz atalım:

-Pirelli 2010 Takvimi
-Murat Bardakçı ve Pelin Batu'yla Argumentum ad Nauseam Köşesi
-Erotik fotoğraflı röportajlar
-Her yazıdan önce epigraf ve her yazıdan sonra "Ne zaman adam oluruz?" notu
-Sürpriz hediyeler.

Hangi saati ya da hangi takvimi esas alıyorsanız, yılınız ne zaman bitiyorsa, hangi ritüeli ve süsü kullanarak kutlama yapacaksanız, her nerede yaşatılıyor ya da unutuluyorsanız, hepinizin "yıl" tanımı mutluluktan anladığınız neyse onunla geçsin.